KSU Merkez Kütüphanesi
ÇAL A
*0038189*
255.07.02.01.06.00/10/0038189
0038189
<11,2.58
472
043
hl
Kanıamanlıai aj
Üniversites! Kütü
TÜRKİLİ
Yazan: A. ZEKİ VELİDİ TOGAN
“ TÜRKİLİ ” ve “TÜRKİSTAN ” TABİRLERİ
“ Türkistan ,, yerine “ Türkili , diyoruz. “Memleket ,, manasını
ifade eden bir türkçe kelime yokmuş gibi farsça “stân,, ekini
kullanmak Türk milliyetçiliğinin çok yükseldiği bu zamana uygun
değildir. Ayni zamanda “ Türkistan ,, tabirini -eskiden daha ziyade
Sırderya havzasına itlak olunduğu için - Edil kıyısından ve Hazar
Denizinden Çin Seddinin batı ucuna kadar uzanan tekmil türkili
manasında kullanmak ta olmuyor. Açık “E, ile “el, kelimesi
daha ziyade kavmiyet ile bağlı ise de, bu kelimenin eski Orhun
yazısında “i,, okunan harfle yazılan şekli pek âlâ “memleket,
manasında kullanılabilir ('). “ Türkistan , tabiri ile muvazi olarak
“ Türkili,, tabirini 1917 de türkçü özbek muharrirlerinden Ho-
kandli Aşurali Zahiri kullanmış; Türkistanda çalışan Azerbeycanlı
Emin Efendi Zade ve arkadaşları da ayni senede Taşkentte “Türkili,,
ismiyle bir gazete .neşretmişlerdi. Biz de onların doğru bulduğu-
muz bü yolunu takib ediyoruz. Bununla beraber “ Maveraünnehir ,,
ve çarın valiilumumiliği manasında “ Türkistan ,, yahut “Batı Tür-
kistan,, , “ Kaşgaria , manasiyle “Doğu Türkistan, tabirlerini
dahi kullanıyoruz.
NSAN “90
MESAHA VE NUFUS
Türkili batıda Edil ve Hazar kıyılarından, doğuda Lobnor'ın
şarkında 98", 50” tül, 40” arz noktasına, Moğol Altayında 93", 50'
tül ve 46", 50' arz noktasına, kuzayda Ural ve Altay dağlarından
güneyde İran, Afgan ve Tibet sınırlarına kadar uzanır. İklim iti-
ariyle ülke tam manasiyle kontenintal olup kışın yağmurlu, karlı
e kiş soğuk olduğu gibi yazın yağmuru az, sıcak ve enva mey-
.elerin yetişmesine müsaittir. Orta ve kuzay Türkilinin havası
<ışın çok soğuk yazın ise mutedildir. Bu geniş ülke “Batı Türkili ,,
e “Doğu Türkili,, olmak üzere iki büyük kısımdan ibaret olup,
yunlardan birincisi bugün Rus, diğeri de Çin idaresi altında bu-
unmaktadır.
“Batı Türkili,, nin satıh mesahası, bugünkü Sovyet idari tak-
simatına, 1926 sene sayımına göre umumi nufusu ve hakim millet
olan Rusların nufus adedi şöyle bir şekil arzetmektedir :
Refet YİNANÇ
2009
e
AĞIŞIDİR
V
—
D
8
Prot:
ve
—)—
Satıh
Cumhuriyetler | masahası Nufus Welikorus) Ukranyalı) Akrus (5)
Kazakili 2.852.619 | 6.503.006 1.279.979 860.822 25.614
Özbekili 176.100 | 5.272.801 246.521 25.804 3.516
Tacikili 145.867 827.167 5.638 1.090 —
Türkmenili 491.216 900.026 73.962 6.781 | * 858
Kirgızili 195.237 993,004 116.436 64.128 ©
OÖrenburh Vilâyeti 123.800 744.183 520.912 108.854 1.253
Başkurdili 151.840 | 2.694.907 1.071.749 79.964 18.307
Tatarili 67.127 | 2.594.032 1.118.834 3.143 >
Batı Türkil eeman | 4.203.805 | 20.529.183 4.434.031 | 1.150.586 49,546
Yeni hakim Rus milleti Batı Türkilindeki nufusun “/p 21,5 ını;
Sarıruslar, diğer iki kardaş kavim, yani Ukranyalılar ve Akruslar
ile beraber (5.634.153) “, 27,45 teşkil etmektedir. Nufusun diğer
kısmını, yani */, 72,55 sini Türkler ve Slav olmıyan akalliyetler
teşkil etmektedir. Orenburg Vilâyeti, Başkurdili ve Tatarili hariç
olduğu halde umumi nufus 14.496.061 dir, bundan Rus ve Slavlar
2.800.137 olup umum nüfusun “/, 20 sini teşkil ederler. 27 sene
önce Türk ve islamlar gayrimüslimlere nisbeten daha kahir bir
ekseriyet teşkil etmekte idiler: 1911 senesi sayımına göre Türkis-
tan Valiilumumiliğine tabi vilâyetlerde, Buhara ve Hiyvadava han-
lıklarında ve beş “Step,, vilâyetinde (Başkurt ve Tatarilleri, Oren-
burg vilâyeti haric olmak üzere) nufus 13.519.564 olup, bundan
11.493.059 ı, yani “/, 85,1 i müslüman; 2.026.505 i, yani “/« ancak
14,9 1 gayrimüslim idi. “Şimdiki Sovyet istatistikinde din farkı
gösterilmemektedir. “Doğu Türkili, dediğimiz “Sinkiang,, a yani
Şarki Türkistan, İle Vilâyeti ve Cungariyaya gelince: bürasının
satıh mesahası 1.118.713 km” olup, nufusu orasını bugün bilfül
idare etmekte olan Sovyetlerin 1936 senesinde verdiklere malümata
göre 3.600.000 (diğer tahminlere göre 6.400.000) dir. Bu büyük
nufus kütlesi içinde bu ülkede âli hakimiyeti ellerinde bulunduran
Çinliler ancak 480.000 ve Ruslar da 30.000 nufus gibi küçük bir
azlık teşkil etmektedirler. Her iki kısmın yani Batı-ve Doğu Türk-
ilinin satıh mesahası 5.322.516, km? olup nufusu: 23,529.183 tir.
İKTİSADİ VAZİYET
Ülkenin iktisadi vaziyetine gelince: biz ancak onun Rus ida-
resi altında bulunan Batı Türkili hakkında, oldukça mufassal
malümata malik bulunuyoruz; Çin idaresinde bulunan doğu kısım-
lara hakkında verilen malümatın çoğu tahminden ibarettir.
Batı Türkilinde ziraat sahası 1935 te Tatarili, Başkurdili,
Orenburg vilâyeti hariç olmak üzere, 1000 hektar hesabile Türk-
menilinde 408, Özbekilinde 2665, Tacikilinde 665, Kazakilinde
5225, Kırgızilinde 994, ceman 10.057.000 hektar idi. 1939 da bu
ziraat sahası 12.500.000 hektara çıkarıldı. Sulama usulile ekin yer-
ler 1909 da 4.600.000 desatine idi, 1939 da biraz fazla olup 5
milyon hektara çıktı. Türkilinin cenubi kısımlarında sanai ziraate
ehemmiyet verilmektedir. 1935 sene hesabından 1.365.000 hektarı
pamuk tarlası teşkil eder. (Umumi harpten önceki pamuk tarlaları
buna nisbeten daha az yer işgal ediyordu. 1910 da ancak 257.000
hektardı). 1931 de Tianşan dağları yamaçlarında yetişen köksagız
otunun kauçuk mayisi havi olduğu keşfedilmiş, sonra bu ot Uk-
ranyada ve diğer güney Rusya bölgelerinde yetiştirilmeğe başlamıştır.
Türkilinin kuzay bölgeleri Asya kıtasının en büyük hayvan
yetiştirme sahasıdır. Fakat köy eğeliğinin (9) bu kısmı Sovyetler
daverinde tamamen sukut etti. 1910 da Kazak vilâyetlerinde 11
milyon baş, beş “Türkistan,, vilâyetinde 17.168.000 baş, yani ceman
28 milyon hayvan vardı. Halbuki bu hesaba Bukhar-ve Khiyva
hanlıkları ve Bükeyorda dahil değildi. 1933 te bu iki sabık hanlığın
vilâyetleri ve Bükeyorda, keza Altay Kazaklarının vilâyeli (Bukhtar-
ma) dahil olduğu halde tekmil hayvanın mevcudu ancak 2.450.000 e
inmişti. Bu rakam memlekette hayvan mahsulatile geçinen mil-
yonların başına gelen felaketin ne kadar müthiş olduğunu gösterir.
Buna mukabil memleketin bu şimali bölgeleri, yüzbinlerce rus ame-
lesi getirilerek, sür'atle sanaileşiyor. ç
Türkilinin her tarafında san'at tarihte de inkişaf etmiş, sonra
terkedilmişti. Şimdi o ihya ediliyor. Gömülmüş maden ocakları,
unutulmuş kömür ve petrol sahaları tekrar bulundu ve işletilme-
sine başlandı. Arap müellifleri 10-11. inci asırlarda Ferganede,
şimdiki İsfara tarafında kömür ve gaz istihsalinden, kömürün fia-
tından, bunun evlerde teshin için kullanıldığından, burada çıkarılan
hava gazının borularla köylere getirilerek evlerin teshin ve mut-
bah için kullanıldığından bahsederler (|; bugün buraları geniş
petrol ve kömür istihsal sahasına dönmüştür (Kim petrol ve Şu-
rab kömür sahaları) (). Türkilinde kömür rezervalarının keşfi
ve istihsalı çok ilerletilmektedir. Ferganada (Sölüktü, Şurab, Kö-
ketay, Özgend) 1937 ye kadar keşfolunan'kömür rezervi 3,6 mil-
yar ton sayılıyordu (9). Az sonra, 1940 ın sonbaharında Taşkendin
100-120 km. doğusunda Ahengeran, eski İlak, havzasında bütün
güney Türkilinin ihtiyaçlarını tatmin edecek derecede zengin ve
ancak 45-55 metre derinliğinde olduğu için istihsalı gayet kolay
kömür sahası keşfedildi. Burada nehrin her iki sahilinde 200 km
Dğr
yer işgal eden sahada 600 milyon ton en eyi nevi kömür bulun-
du (9). Eskiden bakır ve gümüş madenleri ile maruf olan bu İlak
vilâyetinde (*“) yine eski yerlerinde (bugün Almalık tesmiye edilen
yerlerde) güney Türkilinin en zengin bakır maden ocakları işletil-
mektedir. Kömür Isık Gölün güney kıyılarında, bunun batısında,
Bugam (Buvam) geçidinde, İle havzasında Çarın'da, keza Koybın'da
ve Sarıbulakta kömür madenleri bulunmaktadır. Fakat kömür
rezervi Kazakili ortasındaki “Arka, da daha zengindir; burada
yakında işletilmeye başlanan Karagandı ocaklarında, onun yanın-
daki Yukarı Sokur (1930 da keşfedilmiş) ve Çoru bay -Nura
(1932 de keşfedilmiş) 50 milyar ton kömür rezervi meydana çıka-
rılmıştır. Karagandiya (Kızılcar'dan ) demiryolu getirildi, burada
demiryolu getirildi, burada şimdi ahalisi 200.000i geçen bir amele
şehri vücuda geldi; 1940 ta burada 6.300.000 ton kömür istihsal
edildi. Buranın kömürü Sibiryanın Kuzbas (Kuznetsk) ocakları
kömüründen 4, Donbas (Don ocakları) kömüründen 9 defa kuvvetli
koktur. Bu kömür şimdi kendisinin güneyinde teessüs eden
Balkhas bakır madenlerine 507 km., batısında Cizkazgan bakır ve
demir ocaklarına 450 km., Başkurdilindeki demirocaklarına (Mag-
nitogorsk, Edilbaşı—Beloretsk) 806 km. (Akmola-Kartalı hattı) yeni
inşa olunan demiryolları ile bağlanmış ve oralara sevkolunmaktadır.
Petrol Türkmenistanda Neftadg ve Çekişler kuyularında,
Ferganede Narın havzasında Çimyanda, Endican yanında Ayım
Kışlakta istihsal ediliyor. Buralarda istihsal 1913 te senede ancak
13.000 tona balig oluyordu, 1937 de ise burada 302.000 ton pet-
rol çıkarılmıştır. Kazakilinde önce Emba (Cim) munsabında Dos-
sor da istihsal edilrdi, fazla zengin değildi, nakli de güçtü. 1935
ten başlayıp Cim ve Sakız boyunda Koşçagıl, Makat, Kutsara,
ve Çubar Kuduk nam yerler de zengin petrol kuyuları keşf-
edilerek işletilmeye başlandı. Burada bir milyar ton petrol rezervi
tesbit edilmiştir. Buraları Taşkent hattına (Kandagaç mevkiinde)
demiryolla (550 km.), oradan da orsk (256 km.) üzerinden Baş-
kurdili sanayi merkezlerine bağlanmış oldu. Ayni yolu takiben
şimdi petrol buruları da buralarını Taşkent Hattıyla bağladı.
Şimdi sende 5 milyon ton istihsal edildiği yazılıyor. Türkilinde
petrolün çok zengin ocaklarından biride Başkurdilinde İşimbayda
keşfedilmişti, ki Taymaz, Termenyılga, Buguruslan, keza 1940 ta
keşfolunan Karlı (İsimbaydan 50 km.) ile beraber “İkinci Baku,
denilmektedir. Bugün yine demiryolu ve borularla sanayi bölge-
lerine bağlamış olan bu kuyulardan 1939 da 1 milyon petrol çıkarıl-
dığı, 1940 ta ise 4,6 milyon ton istihsal ve sevkedileceği yazıldı. Umu-
miyetle Kazakili ve Başkurdilinde bugüne kadar keşfolunan petrol
he
rezervi tekmil Rusyadaki petrol rezervi mevcudunun "/, 30 unu
teşkil etmektedir. Halbuki Khorezm mintakası daha çok zengin
petrol yatakları vereceğini vadetmektedir.
Türkili maden istihsali bakımından da büyük bir istikbale
maliktir. Önce Araplar şimdiki İle havzasında Talka geçidi etra-
fında demir istihsaline dair rivayetler nakletmişlerdir. Şimdi
buralarda Kobın dağının güney yamaçlarında çok zengin demir
maden yatakları bulunmuştur (9). Yine tarihte “eski Kalmukluk,
zamanında, yani islamiyetten önce demir ve bakır maedn ocak-
ları olduğu söylenen Ulu Tav sahasında, Cizkazga'n yakın Nayza
Taş mevkiinde en âlâ mangan demiri yatakları keşfedilmiştir.
Demirin en zengin sahası Güney Uralda Başkurdilinde bulunuyor.
Daha 11.nci asırda arap müellifi İdirsi, Şvik ( Yayık) nehri
üzerinde, Arcika (İrendik ) dağlarındaki demir ve bakır maden-
lerinden, buradaki Başkurtların Nemcan (yahut Mencan) isminde
bir sanayi merkezi bulunduğundan, burasında istihsal edilen de-
mir ve bakırın Khorezm ve Taşkent (Şaş) taraflarına ihrac olun-
duğundan bahsetmiştir. İşte buralarında şimdi Uralın maruf Baymak
(bakır ve altın), Magnitogorsk (demir ve çelik) Edilbaşı (Beloretsk)
gün geçtikce açılan geniş milli servet sahalarını teşkil etmekte-
dirler. ;
Bakır madeni istihsali itibariyle Kazakili tekmil Rusya is-
tihsalinin “4 64 ünü vermektedir. Esas bakır istihsal merkezleri
Balkhaş Gölünün kuzay-batı kıyısında Bertiş ve Kavunrad mahal-
leri, Kazakilinin belkemiği demek olan “Arka, sırtları ortasında
Cizkazgan mevkileridir. Beriş'te şimdi “Balkhaş,, ismiyle 45.000
ahaliye malik bir sanayi şehri vücuda geldi. Burada senevi
100.000 ton bakır çıkaracak fabrika kuruldu, Kavunradda 100.000
kw kuvvetinde eliktirik istasyonu yapıldı. Cezkazgan mevkii
daha 1908 de işletilmeğe başlamıştı, 1936 da yeni baştan ve pek
geniş mikyasta bir “bakır kombinatı, şeklinde işletilmeğe baş-
landı, ki burada senevi 200.000 ton bakır işletilecektir. Bu fab-
rikaların ve yanında kurulan şehirin işletilmelerinin 1941 de ta-
mamlanağını yazıdılar. Şimdi buraya ve 80 km. garbindeki Karsak-
bay ocaklarına demiryolu getirilerek burası Karagandı kömürü ile
bağlandıktan sonra istihsal birden yükseldi. Karsakbayın güney-
batısında Bay-kongur'da kömür madenleri de bulunmuştur, bun-
lar da şimdi işletilmeğe başlamıştır. Cizkazganda yalınız 1939 da
iki buçuk milyon ton bakır istihsal edildi. Cizkazgan 2-3 sene
zarfında 15.000 nufuslu modern bir sanayi merkezi şeklini aldı.
Burada işletilmeğe başlanan altı ocak biri birlerine demiryollarıyla
bağlanmak üzeredir. Umumiyetle orta Irtış nehiri ile Mogacar dağları
e ei ki
cl
#
Miri ği me rk YA A
3g
arası demek olan bu “Arka,, bilhassa Ulu Tav sahası, ceman
/, milyon km?. yer, Türkilinin Uraldan sonra madeni en zengin
olanını teşkil etmektedir. Orta-ve Batı Kazakili ve güney Baş-
kürdilinin kömür, petrol, demir, bakır maden istihsali merkezleri
Karagandı - Cezkazgan, Karagsndı - Magnitogorsk, Magnitogorsk-
Edilbaşı, Emba - Kandagaç - Orsk - Baymak - Magnitogorsk
demiryolu hatları ile bağlandıktan sonra tek bir sanayi sahası
sıfatiyle birbirine sımsıkı bağlanmış bulunmaktadır.
Altayın Kazakiline dahil bulunan kısımnda Ülba nehri üze-
rinde önce ingliz Ridder şirketi tarafından işletilmeğe başlanan
kurşun, kalay, bakır fabrika toplulukları ( kombinat ) vardır.
Tekmil Rusya kurşun ve kalay rezervinin "', 50 si burada bulu-
nuyor. Ridder fabrikaları 1935 te 10.009 ton kurşun vermişti.
1937 de 40.000 ton verdi. 1942 de ise tam 100.000 ton kurşun
istihsal edildi. Burada Ülba Tamagında ( Ustkamengorsk da )
Irtiş üzerinde eliktrik santralı fabrikaları yapıldı ve halada yapıl
maktadır. Bu fabrikalar tekmil güney Altay ve orta Irtış saha-
sının eliktrik ihtiyacını temin edebilecektir. Bir de güney Kaza-
kilinde Karatav'da Açısay ve Kan tavı nam yerlerde çıkarılan
kalay ve kurşunların. işletilmesi için Çimkentte 1930 da büyük
kalay fabrikaları vücuda getirildi. Bu fabrikalarda 1933 te 60.000
ton kalay istihsal edildi, sonraki senelerde, bilhassa harb başla-
dıktan sonra istihsalin bir kaç defa arttırıldığını sovyet gazete-
leri yazdılar.
Sanayiin inkişafı neticesi olarak Türkilinde demiryolu şebe-
keleri de çoğalmaktadır. İlk cihan harbinden önce Türkistan de-
miryolları ancak 4453 km. tülünde idi. 1931 de buna 2558 km.
tülünde “Türkistan - Sibirya,, (Turksib) hattı katıldı. Sonra Batı
Kazakilinde ve Arkada vücuda getirilen yeni hatlarla demiryolu
11.000 km. yı geçti.
Sudan ve kömürden elektrik istihsalı da pek ilerledi. Zikri
geçen Karagandı ve Irtış büyük elektrik santralları ile muvazi
olarak Taşkent civarın da “Çırçık Elektrik Fabrikaları,, yapıldı. Bu
fabrikalar, orada kömür sahaları da keşfedildiğinden, şimdi bütün
bu vilâyetin elektrik ihtiyacını temin edecek derecede tevsi edil-
mektedir. Bundan maada Sovyet matbuatı Tiyanşan ve Pamir
dağlarından inen büyük nehirler üzerinde yapılacak elektrik mer-
kezlerinden bahsediyorlar, ki bazıları haliinşada olan bu müesse-
selere ait verilen malümat daha ziyade istikbale aittir. ,
Türkilinin, bilhassa güney bölgelerinde hayat, daha ziyade
ziraatın inkişafı maksadile yapılmakta olan geniş, irva ve iska
tesisatı etrafında temerküz etmektedir. Bu itibarla son senelerde
so
tekmil milleti seferber ederek inşa edilen ve kısmen hala inşa
halinde bulunan büyük magestral kanallar (“Büyük Fergane Ka-
nalı,, , “Büyük Çu Kanalı, , “Büyük Vakhş Kanalı,, — Vaklışstroy—,
şimdi inşa edilmekte olan muazzam “Hisar Kanalı,,, Mirza Çölünde,
orta Sırderyada ve aşağı Amuderyada yapılan ve yapılmakta olan
kanallar) ve su mahzenleri (Katte Korgan ve Türkmenilinde Tican
büyük su mahzenleri, bendler) zikredilmek icabeder.
Batı Türkilinin, muazzam dağ ve yaylaları, yaylakları bu
ülkeyi birgün tekmil Ortaasyanın istirahat yerleri sahasına ve
dağ sporu sahalarına çevirecektir. Bugün bilhassa Taşkentin
kuzey-doğusunda Çatkal ve Mugal dağları yamaçlarında, Ferga-
nenin kuzayında Kugart tarafında, Orta Tianşanda Çu havzasın-
daki “arasan,, yani maden sularında vücuda getirilen yahut geti-
rilmekte olan kur yerleri zikre değer. Bunlardan Almatının gü
neyinde Terskey İle-tav'ın bâkir çam ormanlıkları ile kapalı
yüksek yaylaklarında (1900 m. de) vaki “Alma-Arasan,, yerleri çok
medhediliyor, ki buraya zikri geçen Balkhaş, Altay (Ridder),
Çimkent ve Ural maden fabrikalarının amelelerini istirahat için
gönderilmektedirler (9).
Doğu Türkili ne gelince orasının ikiisadi hayatına ait ma-
lümatımız eksiktir. Maamafih Fuad Kazak bu malümatı dikkate
değer bir itina ile toplamıştır. (©). 1929 senesine ait malümata
göre ziraat sahası Kaşgariya bölgesinde 600.000, İle havzasında
155.000, Cungaryada 195.000, Tarbagatayda 26.000 hektar olmak
üzere ceman 336.090 hektar tutuyor; bundan 26.000 i pamuk
sahasıdır. Hayvanata gelince bu 1932 de 12.460.000 baş sayılmış,
ki nufus başına 3 hayvan geliyor demektir. Ziraat için elverişli
sahaların çok genişliği, iska imkanlarının büyüklüğü, hayvan
beslemek için elverişli yaylaların, bozkırların vus'ati karşısında
mevcut ziraat sahası ve hayvan sayısı elbette çok eksiktir. Yol-
lar olmadığından dolayı ziraat, bilhassa pamuk ziraati fazla inki-
şaf ettirilemiyor. Mrdenlere: gelince Doğu Türkili bilhassa zengin
altın madenleri ile pek maruftur. fakat bunların istihsali pek
iptidaidir. Çin tarihlerince de çok eskiden maruf olan altın ma-
denleri Kuenlun dağlarında, bilhassa her iki Kaş nehri üzerinde
ve onların baş taraflarında bulunmaktadır. Kömür İle havzasında
çoktur. Golcanın şimalinde bir çok km” tutan kömür sahasında
bir kaç milyar ton kömür rezervi tesbit edilmiştir. Mamafih bu-
nun da istihsali pek zaiftır (1928 de burada ancak 180.000 ton
kömür istihsal edilmiştir). 1929 da bir de Tianşanın kuzayında
Ulungur Suv'da geniş kömür sahası keşfedildi isede, istihsal edil-
miyor. Cungaryadaki kömür sahalarından bilhassa Urumçının 25
km. güney - batısında Bogdoola dağlarındaki antarasit kömür
ocakları maruftur, ki işletilmesi yine iptidaidir. Diğer maden-
lerden bakır Kaşgerin batısında Kencegân (eski Kencek'ler )
mevkiinde, Aksuda ve Kürlede, Yarkendderya başlarında Kuse-
rab'da ve Çerçin deryada, Bay yanında Cunga'da, Urumçının
güney doğusunda Bogdo nehri üzerinde bulunmaktadır. Tarihlerde,
Doğu Türkilinde, bilhassa Kaşgarın garbinde Markan Suv üze-
rinde bulunan Markhan ( Mahmud Kaşgaride Barkhan ) bakır ma-
den ocakları, Aksu demek olan Bakhvan (Barman)da ve Sütköl ya-
nındaki eski Pulat'ta demir ve çelik imalatı meşhurdur. (**) Pulat bir
industri şehri idi. Çingiz oğulları bu şehirdeki silah imalathane-
lerine Avrupa seferlerinde esir ettikleri Alman ve Macar usta-
larını getirerek çalıştırmışlardı. Şimdi ise Aksu civarında bu
maden ocaklarında ehemmiyetli istihsal yoktur. Garbi Cungaryada
Temirtav ve Ebinor'un küzey - doğusunda Kaptagayda mangan
demir madenleri vardır, ki pek az miktarda istihsalat yapılmak-
tadır. Doğu Türkilinde petrol sahaları da keşfedilmiştir. Bunlardan
Orumçının 35 km. güney “batısında, Şikho'da, Kaşgerin batısında
Mingyol'da, Bay yanında, Aksuda Kızılın güneyinde prtrol yatak-
ları keşfedilmiş ise de işletilmemektedirler.
ÜLKENİN TARİHİNDEN
Türklerin vatanı Ortatiyanşanda Isıkart (bugünkü Işıgart) dağ-
ları ve Işık Göl tarafları olduğuna dair eski Türk rivayetleri Çin-
lilere daha miladi 5 nci asırda malümdu ('“). Bu rivayetler tarihten
önceki devirlere aittir. Miladdan önce 7 nci asırda, burada Türk-
lerin cetleri tarafından kurulan bir büyük devlet hakkında komşu
kavimlerin haberleri görülmeğe başlıyor. Çinliler miladdad önce
1122 senesinde Çinde teessüs eden Çu sülalesine mensup bir pren-
sin M. ö. 7 nci asırda Türkistana seyahatı dolayisile bu sülalenin
Türkistandan gelmiş olduğunu kaydetmişlerdir (9). Kadim İran
rivayetleri Türkilinin merkezi olan Orta Tianşanda, Isık Gölün
garbinde Çu nehri başlarında bulunan Koçkarbaşı (Koçunkar başı)
şehrini merkez ve üs ittihaz edinen bir türk devletinden, onun
fatih padişahı Afrasyabtan bahseder. Türkçe ismi Tunga Alıp
olan bu hükümdarın M. ö. 7nci asrın ilk rubunda yaşıyan Saka (Şu)
hükümdarı olduğu anlaşılıyor (). Miladdan önce 6.ncı asırda ya-
şamış olan yunanlı Aristeas mükemmel bir devlet teşkilatına malik
olan Argımpey (Argımpey) lerden, onların ticaret yollarında em-
niyeti temin ettiklerinden, dillere vakıf olup muhtelif milletler ara-
sındaki davaları hallettiklerinden bahseder (!*); bunların da Göktürk-
lerin Orta Tianşan sahasındâki ecdadından ibaret olduğu anlaşı-
lıyor (9). M. 6. 6.ncı asırda İranlılar (Kiruş ve Dariyus), 4.ncü
asırda Yunanlılar (İskender ve Selevkliler) Türkilini kısmen istila.
etmişlerdiyse de M. 6. ikinci asırda Türklerin cetleri olan kavim-
ler, bilhassa Saka (Şu) lar ve Hunlar kuvvetlenerek Aryani unsurunu
bu ülkeden tazyik etmeğe başladılar; neticede Yunanlıların iki
asır kadar bir zaman yaşattıkları Greko-Batriya Devleti ortadan
kalktı (M. 6. 126). Hunlar ve Göktürkler cihanşumul devletler
kurdular. Milâdi 8-10. ncı asırlarda Türkili bir daha Önasya ka-
vimlerinin istilasına uğradı. Arapların ve onlarla gelen İranlıların bu
ülkenin Maverünnehir kısmına sahip olmâları, oralarına pek çok
İranlı unsurunun gelerek yerleşmesine sebep oldu ; bunlarda oradaki
eski medeni türk unsurunun bir kısmını, İranın başka kolundan gelen
Sogalıları ve Tokharları yuttular. Fakat Türkler islam dinini kabul
ederek Önasya medeniyetini benimsemeye başladılar. Bu sayede
Türkler tek bir din ve kültür tesirinde yeni bir siyasi ve medeni
birleşme yoluna girdiler. Neticede Arap Ülkelerine de hulul etmeğe
başladılar. Nihayet 999 da müslüman türk hanedanı olan Karak-
hanlılar Maverananehir arap ümerası ve vasalları hakimiyetine
nihayet verdiler. Bunlar, Müslüman Oğuzlar (Selçuklular) ve Bulgarlar
Türkilinin batı kısımlarında yaşıyan Türk kavimlerini tek bir din,
islamiyet altında yeknesak fikir tarzına alıştırdılar. 12. nci asırda
gayrimüslim Türk ve Moğol kavimleri Karakhıtayların idaresinde
Türkilini kendi idareleri altına aldılar, nihayet 13.ncü asırda büyük
Çingiz devleti kuruldu. Fakat bunlar da az sonra müslüman ol-
dular. Çingiz ve oğulları önce istiklâl davasında olan bütün büyük
kabileleri dağıtarak, diğer uruklara karıştırdılar. Bunun neticesinde
Türkili Türkleri dil itibarile yeknasak bir şekil aldı('"s ). Nihayet
Timür ve oğulları devrinde (1370-1500) Türk devletinin azamet ve
şevketi en yüksek zirvesine ulaştı milli kültür birliği de bu devir-
de tam olarak gelişti ve gerçekleşti.
Türk medeniyeti'nin bariz hususiyetlerinden biri onun
doğudan Çin, batıdan Önasya ve güneyden Hind medeniyetlerini
birleştiren terkipçi mahiyetidir. Bu hususiyet7en' bariz bir şekilde
Temür ve oğulları devrinde mimaride, çinicilikte ve minyatürcu-
lukta görülmüştür. Temür ve oğullarının? saray merasimi, kıyafet
ve elbiseleri, kadınların hayatı tamamile Uzakdoğu tesirini gös-
terir; halbuki bunların en büyük abideleri bir Önasya dini için
yapılan camiler, medreseler, türbeler idi. Türkilinde inkişaf eden
medeniyetin diğer büyük hususiyeti devletçiliğin ve askerlik ru-
hunun pek bariz olarak görülmesidir. Çingiz nesli memleketi
19. nci” asrın ikinci yarısına kadar tam yedi asır idare ettiler. Hal-
buki Göktürklerin Şato kolundan gelen bu sülalenin mebdei,
üz
9-12. nci asırlarda Türkistanı idare eden Karahanlıların mebdei gibi,
miladi 550 de Göktürk devletinin kurulmasından geliyor (9). Bu
sülalb ( yani Göktürkler ) de mebdeini M. 6. 7.nci asırdan alıyor.
Yani Türkilini idare eden esas hükümdarlar sülalesi zamanımız-
dan önce 2500 seneye çıkıyor. Bunlar kendilerini efsanevi “Açina,
(Bozkurt) tan, demirci “Tarhan,, dan getirmişler, bazan bütün ya-
bancı milletlere dehşet veren “hakan,, Türk aşiretleri içinde bir
müstebid “imparator, değil kuvvetini uruğlar arası ihtilafları yatıştır-
maktan alan âdil “hakem,. olarak görünür, devlet “işlerini üç naibi
ve dört kabile beyi elile idare eder (©). Memleketin idaresi sülale
azaları arasında “inçu,, denilen feodal sistemine tâbi olduğundan
tekmil memlekette âli hakimiyet sülalenin o veya bu aşiret üze-
rinde hakim şubelerinin. eline geçmiş ve bu da tarihimize müte-
madiyen sülale değişmesi manzarasını vermiştir. Türkili tarihi as-
keri bir millet olan Türklerin fütuhat safhalarını arzettiği gibi onda
medeniyetin muhtelif sahasında, meselâ san'at sahasında, büyük
gelişmeler de görülmüştür. Çingiz oğulları ve Temürlüler zama-
nından kalan san'at eserleri, Türkilinin bilhassa güney taraflarında,
Semerkand, Buhara, Horezm (Kühne Ürgenç), Keş, Balh, ve Ho-
rasanda Herat ve Meşhed şehirlerinde, iyi muhafaza edilmiştir.
Bunlar umumiyetle türk tarihinin altın devri canlandıran abide-
lerdir. Bununla beraber ülkenin kuzay ve orta bölgelerinde de
mühim islam-türk abideleri kalmıştır (Saray, Bulgar Almalık ve
Balasagun - Suyab - Burana). Türk medeniyetinin Uzakdoğu mede-
niyetine daha sıkı bağlı olan şekli Doğu Türkistanda Uygurların
ülkesinde yaşadı. Bu devrin abideleri Karakhoca (eski Koçu),
Turfan, Küça, Kızıl, Khuten, Lobnor (Lulan) taraflarında muhafaza
edilmiştir. Uygurlara mensup yazı, Çingiz oğulları ve Temürlüler
zamanında, 1500 senesine kadar kullanıldı, Doğu Türkistandaki
Çagatay hanları ise bu yazıyı 17.nci asra kadar kullandılar. Bu-
ranın hükümdarlarından Mehmed Emin Han (1691-1617) zamanın-
daki Çingiz yasası ve uygur yazısı muteber olmuştur. Her halde
bu yazı Türkün azamet ve şevketinin sönmesi ile beraber ehem-
miyetini kaybetmiştir. Uygur yazısile türkçe edebiyatın inkişaf
ettiği asırlarda Uzakdoğu - Uygur medeniyetinin İran medeniyeti
ile tesalübü neticesi olarak minyatürcülük, bilhassa Temürlüler
devrinde kemal derecesine erişmiştir. Temürlülerden Baysungur
Mirza'nın idaresi altında Halil Mirza Baysunguri tarafından vü-
cuda getirilen şaheserler Tahranda Gülüstan Müzesinde bulunan
Şahname nüshasına, Hüseyin Baykara zamanında Kasim Ali ve
uygur Mahmud Müzehhib tarafından vücuda getirilen eserlerde
Oxford'da Bodleyan ve Pariste Bibliothegue Nationale kütüphane-
e e e ii e A ii id ve
>
lerinde bulunan Alişir Nevayinin eserlerini süslemektedir (4). Türk
san'atı “tam, , yani tuğladan, kerbiçten yapılmış binalar içinde olduğu
gibi “ev,,, yani göçer ev içinde dahi ayni kudretle inkişaf etmiştir.
Bunlardan bilhassa Mengü Kaana Mahmud Yalavaç tarafında tak-
dim olunan, “Yaşıl İpek Ev,, Mengü Kaan tarafından biraderi
Hulagu için yaptırılan “Binçivili ipek ev,, , Temürün ve zevcesi
Saraymelik Hanımın “Kırmız iskarlat evleri, ve bunların iç techi-
zatı zamanında cihanın en büyük san'at eserleri sıfatile o zaman-
ki medeniyet âlemi mensuplarını hayranlıkta bırakmıştır (©). Umu-
miyetle “ev., lerin inkişaf tarihi türk medeniyeti tarihinin mühim
safhalarından birini arzeder. ç
Türk medeniyetinin ve siyasi şevketinin sukutu bilhassa ha-
rici amillerle izahedilmektedir. 15. nci asrın sonlarına doğru Bal:
tık sahillerinde inkişaf etmiş olan Avrupa, bilhassa Alman tica-
reti Novgorod vasıtasile Rusları iktisaden kuvvetlendirmeğe baş-
ladı; bu hadise de Çingiz oğullarının en garbi kolu olan Altın
Orda hanlarının zaiflaması demekti. Bütün bu hanlar daha 15.nci
asrın son yarısında sanayı mahsulatı bilhassa demir hususunda
Ruslara muhtaç kaldılar. Bu devlelin dayandığı Türk urukları
1453 te Bizans Memleketine tam olarak varis olan Osmanlı sul-
tanlarının Orta Avrupadaki seferlerine iştirak etmek için Kırım
hanları idaresinde toplanmaya başladılar. 16. ncı asrın sonunda
bu hareket tam olarak gelişti. Diğer taraftan ayni hakim uruk-
ların diğer kısımları, Altın Orda ordularının “sol kol,, unu teşkil
eden uruklar, diğer tabirle Özbekler Altın Orda hanlarının Sıban
oğulları idaresinde Maverünnehre doğru yürüdüler. Aşağı ve
Orta Edil havzasının büyük türk kütleleri tarrafından boşaltıl-
masında bir taraftan Kırım hanlarının ve Osmanlıların Balkan ve
orta Avrupa seferlerinin cazip kuvveti, diğer taraftan Temürlü-
ler zamanında Maveraünnehrin zenginleşmesi o kadar mühim
âmil olmuştur, ki Nogay aşiretleri, 16 nci asırda olduğu gibi,
daha 18 nci asırda bile kah “Kırım, kah “Buhara, tarafına geç-
mekle en büyük siyasâ harketleri yapmakta olduklarını zannet-
mişlerdir (9) şöylece Altın Orda devletinin belkemiği demek olan
Edil ve yayık havzaları ahaliden boşanmış, bundari da o aralık
gittikçe kuvvetlenen Ruslar istifade etmişlerdir. Bunlar 1552 de
Kazanı, 1554 te Astarhanı, 1585 te Batı Sibiryada Tura Şıbanlı
hanlarının şehirlerini birer birer işgal ettiler. Her tarafta Rus
Kozakları, sonra da Rus mujikleri yerleşti. Bugün Türkilinin göz-
önümüzde cereyan etmekte olan inkişafında umumi iktisadi müna-
sebetlerin gelişmesinin ne kadar müessir olduğunu görüyorsak,
o ülkenin tarihinde de başlıca amil olmak sıfatiyle ayni kiymet
ve ehemmiyeti haiz olmuştur. Bugün Türkilinin istikbali Asyada
demir ve hava yollarının inkişafına ve bu ülkenin bu hatların
kavuşak yeri şeklini almasına bağlıdır. 1880-98 senelerinde Ha-
zarötesi demiryolunun Kızılsudan Taşkende gelmesi, 1900-1905: te
Orenburg - Taşkent hattının, 1931 de Türkistan -Sibirya hattının
açılması bu ülkenin tarinini yeni bir istikamete çevirmişti. 1938 de
Türkistan hududundaki İran şehri olan Astarabadı Tahran üze-
rinden Basra körfezine bağlıyan Transiran demiryolu hattı açıldı.
Bu yolun Türkistan sınırındaki nihai noktası olan Benderşahın
Türkmenilinde Hazarötesi demiryolu istasyonu olan Balaişim ile
birleşmesine ancak 280 kilom. kalmıştı. Şimdi bu 1943 senesi 8
temmuz gazetelerinde İran hattı ile Türkistan hattı arasındaki bu
açıklığın ortadan kaldırılıp iki hattın birleştirildiği, Türksib
(Türkistan-Sibirya ) hattının şimdi harp dolayısile Urumçı üzerin-
den kuzay-batı Çin içerilerine doğru uzatılmakta olan kolunun da ta-
mamlanmakta olduğu, Basra körfezinden Tahran-Astarabad-Taşkend-
Urumçı üzerinden Doğuya uzanan bu hattın 6800 kilometre tülunda
yeni bir “transasya hattı, şeklinde yakında açılacağı yazıldı. Bunun
gibi Türkistan demir yollarına Afganistan sınırında Kuşk'taki
nihai noktasını Hindistan demiryollarının Kandahar karşısındaki
nihai noktası olan Nevçemen istasyonundan ayıran 600 kilomet-
relik mesafede Herat üzerinde yapılacak bir yol ile, şimdiki harp
zaruratı icabı, yakında inşa edileceği, şöylece Türkistan ile Hin-
distanın demiryolu ile bağlanacağı yazıldı. Bu demiryolları saye-
sinde Doğu Türkili emtiası Taşkent - Tahran üzerinden Basra
körfezine, yahut yakında işlenecek olan Tahran - Tebriz - Van-
Diyarıbakır yoluyla İskenderun Körfezine, Sibirya emtiası da Hin-
distana taşınacakdır. Halbuki Türkistan bugün bilhassa harp
dolayısiyle geniş hava hatları şebekesinin merkezi oldu. Bugün
harp âleti olan uçan kaleler bir gün uçan tirenlere dönecek,
Merv - Buhara - Kaşgar batıdan doğuya, Kabil - Taşkent - Balhaş-
Semipalat güneyden kuzaya uçan asri hava ticaret karyanlarının. is-
tasyonları olacaklardır. Türkili tarihindeki gerileme devirleri de
işte Türkili üzerinden geçen bu gibi cihan ticaret yollarında
hasıl olan sarsıntılar neticesinde başlanmıştır. 16. ncı asırdan önce
Türkili medeniyeti buradan geçen Önasya - Uzak doğu kervan
ticareti yolları üzerinde teessüs etmişti. 16-17, nci asırlarda Avru-
panın Asya deniz ticaret! yolarına el koyması, Asya kara ticaret
yollarının kavuşak noktası olan Türkilinde hemen tesirin gös-
terdi. Bu yollar üzerinde inkişaf eden şehirler ve ticaret mer-
kezleri dağıldı. Şimalde Rus yavaşca tekmil Sibirya ticaretini ele
aldı. Türkiline güney tarafından komşu olan ülkeler gittikçe
İngiliz iktisadi ve siyasi nufuzu altına girmeye başladı. 1764 te
İngilizler Afganistan sınırlarına “Kadar ilerledi. Şimalden Ruslar
Omsk (1716), Semipalat (1718) kalelerini bina etmişlerdi. Garpte
ise tekmil doğu Başkurdilini işgal ederek 1730-35 te yayık hav-
zasında kaleler inşa ettiler, 1730-32 de Kiçiyüz ve Uluyüz Kazak
hanlarını itaatları altına aldılar. Türklerin dahilen gevşemesine
nihayet 19. ncı asırda tam olarak Rus eline girmesine iki hadise
de sebep oldu: bir taraftan Kalmuklar tekmil Kazakilini kasıp
kavrmuştu. Diğer taraftan türkmen Nadirşah Buhara ve Horezmi
işgal edip elleri ve memleketi ellerinde toplayıp gelebilen Çingiz
oğullarını bertaraf ederek mahalli uruk beğlerinin hakimiyetini
yerleştirdi. Bu yüzden memleket gittikçe ufak parçalara bölündü.
Derken Çinliler 1750 de Doğu Türkistanı ve Batı Moğpolistanı
işgal ettiler. 19 nci asrın ikinci rubunda (1839) İngilizler Afga-
nistanı, Kabili ve Kandaharı işgal etmişlerdi, az sonra (1841 de)
onlar orada bir muvaffakiyetsizliğe uğrayıp geri Hindistana çeki-
lince Batı ve Doğu Türkistan Rus ile Çin istilasına uğraması
kaçınılmaz bir hal oldu. 1845 te Ruslar Emba Balkhas - Yedisu
hattına kadar, 1863 te ise Aral-Çu hattına kadar ilerlediler.
1865-85 arasında tekmil Maveraünnehrin ve Türkmenilinin işgalini
tamamladılar. Ayni zaman Çinliler de bir aralık ellerinden çıkmış
olan Dağu Türkistanı ve Cungeryayı tam olarak işgal ettiler.
İşgal edilen yerlerde Ruslar bidayete bir nevi otonom idare
bırakıyorlar, bir kaç sene sonra onu lagvediyorlardı. 1864 e ka-
dar Başkurdilinde mahalli beğler (kantonlar ve tarhanlar ) idaresi,
Kazakilinde de 1869 a kadar Çingiz oğlu sultanların ayrı kabi
leler ve mintakalar üzerinde hakimiyeti yaşamasına müsade etti-
ler. Maveraünnehir kamilen işgal edilince bunlara artık lüzum
kalmadığını görerek doğrudan doğru Rus vali ve mutasarrifleri
idaresini yerleştirdiler. Maamafih Rus ve Çin idareleri kolayca
.tekarrüü etmedi. Türkler istila ile barışamadılar. 17-18. nci asır-
larda Başkurdilinde Şıbanlı Köçüm Han'ın oğulları ve ayrı beyler
idaresinde isyanlar devam etti. 19. ncı asırda Kazakilinde yine
Çingiz oğulları (Kine Sarı, Kaybalı ) ve bazı “batır, ların ( Can-
hoca, İsetay ve İset) idaresinde kıyamlar ağır kanlı mücadeleler
devam etti. 1892 de Feraganede büyük bir kıyam hareketi oldu
(Min Tübe İşan hareketi). Doğu Türkistanda da Kaşgar Khoca-
larının ve Ya'kub Bek'in (1864-78) hareketleri oldu. 1916 sene-
sinde ilk Cihan Harbi sırasında Batı Türkistanda “Merdikar
İsyanı,, oldu.
e in
— ci Dm in irili Tan sk MN A.
T N
— 4 —
e
SON YILLARDAKİ SİYASİ HAREKETLER
Türkler Rus idaresinde Avrupanın siyasi fikirlerini ve siyasi
maksatların gerçekleştirilmesi yolundaki muasır usulları benimse-
diler, gazeteler, matbuat vasıtasiyle milleti tenvir ve milli gaye
uğurunda kalemle mücadele etmek usullarını öğrendiler. 1904-5 te
Rus-Japon harbinde Rusların yedikleri ilk darbe Türklerin gözünü
açtı. Bu harbi taakub eden inkilapta Kadı Abdürreşid İbrahim,
Aliasker Sırtlanov, sultanlardan Selim Gerey Cantürin müslüman
ülkeleri için siyasi otonomi fikrini ileri sürdüler. 1917 senesi in-
kılâbında bu fikir Moskovada (Mayıs 1-11) de toplanan “Umum
Rusya İslâmları Kongresi,, tarafından kabul edildi. O zaman tek-
mil Türk uruklarının müttehid bir devlet kurmaları meselesini
ortaya atmak Rusya ahval ve şerayitine göre imkânsızdı, Rusyanın
federatif bir Cumhuriyet olması, onun ayrı mıntakalarına da
oralarda yaşıyan Türk zümrelerinin isimleriyle ayrı milli cumhu-
riyetler şeklinin verilmesi kararlaştırıldı. Bu satırların müellifi
ayni kongrede (6 mayısta) verdiği konferansta umum Rusya müs-
lüman - Türklerinin bir taraftan Türkistan merkez olmak üzere
“ Ortatürkler,, , diğer taraftan Azerbeycan merkez olmak üzere
“Cenup Türkleri,, sıfatiyle birleşmelerinin tarihi ve etnografi
esaslarını izah etmiş, Rusya dahilinde akalliyette kalan Türk züm-
relerinin türk nufusu ahalinin “/, 64-96 sını teşkil eden bu iki
merkezine doğru hicret etmeleri lüzumunu ileri sürmüştür (9). Bu
maksada nail olmak için ilk basamak sıfatiyle çar zamanında
teşekkül eden “vilâyet,, lerin sınırları türk-islam kalabalığına göre
değiştirilerek mahalli cumhuriyetler teşkiline başlandı. 17 Sonteşrin
1917 de sabık Orenburg ve Ufa vilâyetlerinin türk ekseriyeti olan
kısımları birleştirilerek “Muhtar Başkudüstan Cumhuriyeti,,; 21
Sonteşrinde sabık “Türkistan Valiiumumiliği,, vilâyetleri, “ Türkis-
tan Cümhuriyeti ,,; 15 İlkkânunda saabik “ Sahra vilâyetleri,, “Muh-
tar Kazakili - Alaşorda,, ilân olunarak milli hükümetler ve milli
ordular teşkiline başlandı.
Türkilinin bu üç parçasının üç cumhuriyet şekline sokulması
sırf bir zaman ve vaziyet icabı hareketti. Üç cumhuriyet arasin-
da tam bir işbirliği olmuş, aralarında hiç bir ihtilâflı mes'ele ol
mamıştır. Zaten “Türkistan Cumhuriyeti,, nin reisi, hükümet azalarının
çoğu Kazaklardandı. Bu hükümet az yaşadı 6-2-1918 de Bolşevik
orduları taaruzuna dayanamadan dağıldı, cumhurreisi olan mühen-
dis ve müverrih Tınışpayoğlu Mehmetcan Ağa ve dahiliye nazırı
(yine Kazaklardan ) Urazayoğlu Abdurrahman Merkezi Semipalatın
bir kısmı demek olan Alaşorda şehrinde Kazakili ( Alaşorda ) hü-
kümetine, harbiye nazırı olan avukat Khocaoğlu Ubeydullah ve ar-
kadaşları merkezi Orenburgda olan Başkurdili hükümetine gelerek
orada çalıştılar. Kazakili ve Başkurdili hükümetleri Sovyetlerle
muharebe hâlinde idi. Müttefikleri ayni zaman düşmanları olar
demokrat Ruslar (Uçreditelnoye Sobranye hükümeti) ve beyaz
rus generalları Dutov ve Kolçak Sovyetler tarafından mağlup
edilince 1919 senesi şubatında Sovyetlerle sulh akdettiler. Muahe-
deye göre Kazak ve Başkurdillerinin muhtariyeti Sovyetlerce tanın-
mış ve ordularının mevcudu askeri cüzitamlar halinde kabul olun-
muştu, Askeri teşkilâtı zaif olan Kazakili hükümeti ile akdolunan
muahedeye pek az riayet edildi; Başkurdili hükümeti ve ordusu
ise muhtariyetlerini 1920 senesi haziranına kadar muhafaza ede-
bildiler. Ferganede Khohandde Türkistan milli hükümeti dağıtıldık-
tan sonra oradaki milli kuvvetler dağa çıkmışlardı. “Basmacı,,
hareketi ismini alan bu hareket gittikçe genişledi. Çar zamanında
bile mevcudiyetlerini muhafaza etmiş olan iki hanlıktan Hiyva
hanlığı 25.12.1919 da, Buhara Hanlığı da 2 Eylül 1920 de Sovyet-
ler tarafından dağıtılınca Basmaçı hareketi daha genişledi. Baş-
kurdili milli hükümeti de Sovyetlerin bu ülke ile Kazakili arasın-
da Orenburg rus askeri imıntakası ve vilâyeti tesisiyle kendisini
Kazakilinden tecrid ve ordusunu ufak cüzütamlara taksim ve ni-
hayet dağıtma yoluna girdiğini ve içişlerine müdahalelerini göre-
rek 29.6.1920 kendi kendisini dağıtıp mevkiini Sovyetlerle uyuşa-
bilecek bir hükümete terketti, azaları ordu subaylarının bir kıs-
miyle Kazakili içerilerine, Hiyvaya ve Buharaya çekilerek Basmaçı
hareketine iltihak etti. 1921 sene sonkânunda Buharada inikad
eden Özbek, Kazak, Türkmen ve Başkurd teşekküllerinin umumi,
kongresi çağırılarak Ruslara karşı mücadelede bulunan tekmil
Türkili kuvvetlerini idare eden bir Merkezi komite, bir “Türkis-
tan Milli Birliği,, vücuda getirildi. 1921 sonteşrininde bu harekete
Türkiyenin büyük siyasi simalarından Enver Paşada bir çok Tür-
kiyeli zabitler ile birlikte iltihak etti. Fakat Sovyetler, 1922 de
Avrupa Rusyasındaki iç ve dış düşmanlarının tazyıkından kurtu-
lunca, Ortaasyaya külliyetli ordular sevkedebildiler. Enver Paşa
4. ağustosta Belcivan yanındaki çarpışmada şehid düştü, Fergane-
de harekatı idare eden Şir Muhammed Bek (Kürşirmet) 1923 ün
başında bu vilâyeti terkederek Afganistana iltica etti. “ Türkistan
Milli Birliği,, nin reisi (Zeki Velidi) ve arkadaşları bu sene 23
martta Ashabad üzerinden İrana ve oradan da Afganistana geçti-
ler. Doğu Buharada harekâtı Enver Paşanın maiyetinden Hacı
Sami bir müddet idare etti. Nihayet haziran 3 te o da arkadaşları
ve bir kısım askeriyle beraber Afganistana geçti. Bununla Bas-
iğ
maçı hareketi küçük zümrelerin mücadelesi safhasına girip, yavaş
söndü.
1917 senesi inkilâbının açtığı imkânlardan istifade ederek
Türkilinde yaşatılan bu milli harekette milli fikir, muhtelif zümre-
lerin bir araya gelerek akdettikleri şu yedi umumi toplantıda tam
hürriyetle tebaruz ettirilmiştir : Birincisi 1918 temmuz 18-21 inde
Semipalatta Alaşorda hükümeti nezdinde akdolunan toplantıdır, ki
Ukranyada Almanların ve Kafkasyada Türkiye Türklerinin ilerle-
mesi dolayısiyle kararlar ittihaz olunmuş ve bu kararlar başkurt-
lardan şair Seyyidgerey Magaz tarafından manzum olarak tertip
edilmiştir. Bu karar mucibince Kazakilinin batı intihası demek
olan Bükeyordada milli ordu teşkili derpiş edilmiştir. İkinci
toplantı mezkür sene ağustos nihayetinde Samarda ve eylül bida-
yetinde Ufada Kazakili ve Başkurdili hükümet azaları arasında
olmuş, buna Türkistan Hükümet reisi Tınışpayoğlu da iştirak
etmiştir. Burada Kazakiii, Başkurdili ve Türkistanın “Doğu Rusya
müslüman ülkeleri birliği,, (yahut “ Türkistan federasyonu ,,) şek-
linde siyasi vahdetini temin etmek yolunda kararlar alınmıştır.
Bunun esası Kazakili ile Başkurdilinin idari ve askeri birleşmesi
olacaktı. Rusya ile hudud, sınır mıntakalarında vaki olan rus ek-
seriyetli tümen ve nahiyelerin ötesindeki türk ve müslüman nahi-
yeleri bu sınır mintakalarında Türk nüfusunu “, 69 tan aşağı
indirmemesi şartiyle içeriye almak esasında çizilmiştir. Bu risaleyi
kendisine izah sıfatiyle ilâve ettiğimiz “Türkili Haritası,, nda bu
hudud gösterilmiştir. Buna göre Bükeyorda, “Küçük Başkurdistan,,
ın “Samara-Çiliabi,, demiryolu hattının cenubundaki kısmı, Altay-
dan Bukhtarma tümeni Kazakili ile birleşecek, Sibirya demiryolu
boyunda bazı rus bölgeleri Kustanay ve Petropavul ve Omsk tü-
menlerinin bir kısmı bu şehirlerde beraber olduğu halde hudud
harici kalacaktı. Taşkent merkez olmak üzere “cenubi,, , Semipalat
(Alaşorda) merkez olmak üzere “şarki ,, ve Orenburg merkez olmak
üzere “garbi,, mıntaka teşkil ederek idare edilecek olan bu fede-
rasyonun satıh mesahası 4.010.139 km? (©) ve nüfusu da 1911 ve
kısmen 1917 ye göre 15.673.680 oluyordu, bunun da 12.833.129
yani ©, 82.54 ü müslüman, 2.276.494 ü, yani ", 17,46 sı gayrimüs-
lim idi (9). Bu tedricen tahakkuku istenilen bir tasavvur idi. Maa-
mafih Batı Kazakili ile Başkurdili hükümetleri ayni şehirde (Oren-
burgda) olduğundan askeri idarelerin kısmen birleştirilmesi daha
1918 senesinin sonbaharında mümkün oldu. Başkurd kıtaları ge-
neral İşbulatov'nn kumandasında tek bir kolordu şekline sokuldu ;
Kazakların Turgay Vilayetindeki askeri teşekkülleri kumandan-
lar tayini ve mühimmat hususunda —Orenburgdaki Rus Kazakları,
eli
Dutov hükümetinin engel olmasına rağmen—bu Başkurt kolordusu
idaresine tabi oldu. Samara projesi 1920 senesi ilkteşrininde
Moskovada Kalenin idaresinde toplânan Özbek, Kazak ve Baş-
kurtların konferasında da müzakere edildiysede Sovyet hükümeti
projeyi kabul etmedi. >
Üçüncü toplanış 1920 haziranında Moskovada olmuştur.
Burada Sovyetlerin milli siyaseti ve lll, ncı İnternasyonalin mil-
letler ve müstemlekeler siyaseti tetkik olunarak bir taraftan yerli
Türklerin fikir ve emellerini bildiren mukabil projeler Lenine
arzedilmiş, diğer taraftan da azaların mühim bir kısmının Ferga-
nede Basmaçı hareketine iltihak eylemeleri ve yıkılacak olan Bu-
hara emaretinin yerinde teessüs edecek yeni hükümetin yanında
bir gizli teşkilat vücuda getirmek, yani Sovyetlerin milli siyasetine
karşı aleni ve gizli mücadeleye girişmek karar altına alınmıştır.
Dördüncü olarak 25-29 sonkanun 1921 Buhara kongresinde
Özbek - Kazak - Başkurt milli teşekkülleri birleşmiş ve mevcut
fıkralar arasında 1) İstiklâl, 2) idare usulünde demokratik cum-
huriyet, 3) milli ordu teşkili, 4) iktisadi istiklâl, 5) asri, milli
maarif, 6) milliyet ve akalliyet meselelerinin, tenasup usulüne
istinaden halli, 7) dinde hurriyet, din ile devletin ayrılması şek-
linde yedi maddeden ibaret bir müşterek program kabul edilerek
müşterek merkez teşkil edilmiştir. e
Beşinci olarak ayni sene 2-5 ağustos Buharada Türkiye
Millet Meclisi azasından Soysallıoğlu İsmail Suphinin de iştirakiyle
vaki olan ictimalarda teşkilatta mahallicilik ve kabilecilik esas-
ları yerine Türkili Türkleri arasında müşterek tek bir vatan ve tek
bir milliyet gayeleri güdülmesini temin yolunda kararlar alınmıştır.
Altıncı olarak mezkür sene 5-7 Eylülünde Semerkand ic-
timalarında “Ortaasya milli cemiyetler Birliği,,nin 24 maddeden
ibaret esas “nizamnamesi,,, turuncu, kızıl, beyaz ve mavi renk-
lerden ibaret “Türkistan milli bayragı,, kabul edilmiştir.
Yedinci olarak 18-20 eylül 1922 de Taşkennte bilhassa
Kazak münevverlerinin iştirakiyle toplanan gizli kongrede teşkilat
için “Türkistan Milli Birliği, ismi; devlet idaresinde, teşkilât işinde
ve milli kültür işlerinde ayrı urukların tefavvuk davalarını ortadan
kaldıracak, aralarında samimi bir müsavat ve kardeşlik esaslarını te-
min edecek federasyon prensipinin tatbikı ; Türkistan istiklâli davasını
Rusya haricinde temsil eylemek kararları alınmıştır. Bütün bu
kongrelere Türkili Türklerinin en güzide milliyetperver münev-
verleri iştirak etmiş ve ittihaz olunan kararlarda tam bir fikir
irliği ve samimiyet görülmüştür.
ye ürk Türklerinin mühim bir zümresi de Kazan Türkleri»
2
m İğ—
dir. Bunların 1917-18 senelerindeki siyasi hareketleri bir kaç
istikamette belirmiştir. 1) Siyasi zümrelerin başında, Kazanlıla-
rın bu inkilâp devrindeki rollerini tayin etmiş olan “ Ünitaristler ,,
grupu zikredilmelidir. Mezkür 1917 sene mayıs 1-11 de Mosko-
vada toplanan “Umum Rusya .İslamları Kongresi,, nde Rus-
yanın devlet idaresi meselesinde başlıca Azerbaycanlı, Türkistanlı,
Kazakıstanlı, Kırımlı Başkurt mümessillerden ibaret olan 446 aza
ademimerkeziyet ve ülkelerin siyasi ve iktisadi otonomisi lehine
rey verdikleri halde ekseriyeti Kazanlı olan 271 aza merkeziyet
ve demokrat Rusyanın vahdeti (ünitarizm) lehine rey vermişlerdir
ki, bu fikri temsil edenlere Rusya ittihadı taraftarları manasiyle
“ ünitaristler ,, denilmiştir. Bunlar, Rusya, bilhassa şarki Rusya
islâmlarının Kazanlıların rehberliğinde geliştiği kanaatında olduk-
larından “ Türkistan ve Kazakistan Türkleri Rusyadan ayrı oto-
nom bir idareye malik olurlarsa Kazanlıların rehberliğinden
mahrum kalacaklardır, diye (©) bu ülkelerde muhtariyetin tees-
süsüne karşı koymuşlar, bunun yerine Rusların çariçe İkinci Ka-
terina zamanında te'sis etmiş oldukları “ Orenburg Mahkemei Şa-
riyesi,, ni ve müftülüğünü “Rusya İslamları Şeyhulislâmlığı,, şekline
sokmak ve Rusya İslamları üzerinde Kazanlıların rehberliğini bu yolla
temin eylemek gayesini takibettiler. Ayni senenin temmuzunda Kazak-
Kırgızlarla Başkurtlar Orenburgda toplanarak, ülkelerinde otonom
cumhuriyet ilân etmek yolunda, kararlar aldıkları sırada, Kazanlı-
lar da Kazanda toplandıkları kongrede (22 temmuzda), ünitarist-
lerin rehberleri olan Sadri Maksudi ve Ayyaz İshaki'lerin idare-
sinde hareket ederek, Moskova kongresince kabul edilmiş olan
ademimerkeziyet, siyasi ve iktisadi ülke otonomisi prensiplerini
reddettiler, dini ve medeni işlerin tanzim ve idaresi meseleleriyle
meşgul olacak “İçki Rusya ve Sibirya müslüman Türk-Tatarları-
nın dini ve mili işlerinin idare heyeti,, adıyla bir heyet teşkil
ettiler. Ünitaristlerin “Rusyanın siyasi ve iktisadi işlerine karış-
mayıp bu meselelerde bitaraf kalmak, yalınız dini ve medeni İş-
lerle uğraşmak prensipi o zaman “Kazan Platforması,, ismiyle ma-
ruf olmuştur (*). 2) Ademimerkeziyet ve ülke otonohnisi taraftarları
daha Moskova kongresine gelen Kazanlılar arasında da görünmüş-
tü; bunlar Kazan kongresinde davalarını müdafaa ettilerse de az-
lıkta kaldılar. “ Toprakçılar,, adiyle tanınan bunlar Ufada 2-6
eylülde toplanan vilâyet müslümanları kongresinde Başkurtlarla
birleşerek ademimerkeziyet fikrini Tatar mümessillere de kabul
ettirmeğe muvaffak oldular. Başlarında muharrir Alimcan İbrahim
bulunan bu grup, mezkür kongrede davalarını rehberleri Sadri
Maksudi vasıtasiyle söyleten ünitaristlerin nufuzlarını kırdılar ve
Kİ ei çi iğ a 7
—
“Rusya Müessesan Meclisi,, intihabatında ünitarist namzedlerini
kazandırmadılar (*“). Alimcan İbrahim grupu Başkurtlarla anlaşa-
rak Kazan merkez olmak şartiyle bir “ Tatar-Başkurt Cumhuriyeti,
teşkili uğurunda çalıştı; bu projeye göre burada müslüman - Türkün
9/, nisbeti 43, Çuvaşlarla 0/, 55 olacaktı (9). 3) Üçüncü bir gurup ta
“Edil-Uralçılar,, dır. Bunlar Kazanlıları yalnız eski Bulgarların değil,
belki tekmil Altın Orda'nın hakiki varisi saydıklarından Hazar
denizinden alıp bütün Edil (Kazan telafluzuna göre İdil) ve Yayık
havzalarında ve 58 arz derecesine kadar orta ve güney Uralda yaşıyan
Türk, ve Fin kavimlerini, keza, Kazakilinin garbi bölgesini teşkil eden
Ural ve Turgay vilâyetlerini kendilerine tâbi kılarak, Kazan şehri
merkez olmak üzere, bir cumhuriyet kurmak ve “ Türkistan ,, ile
muvazi olarak bir “Türk-Tatar,, medeniyeti yaşatmak istiyorlar.
Bunlar 29.11.1917 de Ufada dini, milli idare yanındaki Millet, Mec-
lisinde, bazı ünitaristlerin de iştiraki ile, kararlar ittihaz ederek
Edil-Uralı gerçekleştirmek için bir “Muhtariyet Heyeti,, intihap-
etmişlerdi; o zaman ünitaristler bu heyete hiç bir aza vermemiş-
lerse de (**), Rusya dışına çıkanları ( Ayaz İshaki) bu hareket adına
iş görerek rusça ve fransızca neşriyatta bulunarak haritalarını da neş-
rettiler. 1917-18 de “Batı Alaşorda,, ismini almış olan Ural ve Turgay
vilâyetinin Kazakları, Türkün kesif kütlesinden, Türkilinden, diğer
Kazak ve sair Türklerden ayrılarak, rus nufusunun */, nisbeti
75 kadar yüksek olan () bu çerçiveye girmeye razı olamadığın-
dan pilân yine sırf Kazanlılara ait bir tasavvur olarak kalmıştır.
Maamafih Edil - Uralcılığın hedefi mecmualarında ve tatarca “Üyge
Taba,, romanında (1938) açıkca “Türkistanda, Kırımda Edil-Ural-
Altın Orda bayrağını sallandırmak,, şeklinde formüle edilmekte ve
buna Tatarların umumi milli ülküsü şekli verilmek istenmektedir.
Fikirlerin bu şekilde dağınık olması neticesinde Kazanlılar
1917-18 senelerinde siyasi teşekkül meselelerinde bir karara gele-
mediler; nihayet Sovyetler Tatarlarla meskün olan ve onların ek-
seriyet teşkil ettikleri tümen ve kazaları birleştirerek 27 mayıs
1920 de, Kazan merkez olmak üzere, bir “Muhtar Tatar Sovyet
Cumhuriyeti ,, ilân ettiler, ki bugün dahi mevcuttur.
4) Kazanlılardan dördüncü bir zümre de 1917 de teessüs eden
“ Askeri Şura ,, nın rehberleri İlyas Alkin ve Osman Tokumbet ta-
rafından temsil olunan zümredir. İlyas Alkin, Kebir Bekir, Hasan Ali,
İzzeddin Seyfülmülük, Mustafa Şakul, Hibetulla Süyündük ve arkadaş»
ları diğer komşu türk uruklarının Kazana ilhakını değil, Kazanlıların
diğer Türklere iltihakını, Çuvaşlara ve Finlere bakmayıp, Kazanlıların
nisbi ekseriyet teşkil ederek oturdukları bölgelerin, muhtar bir vilâyet
sıfatiyle, Büyük Türkistana ilhakını, bunun haricinde Ruslar içinde
PE ei
akalliyet olarak kalan Kazanlıların doğu Başkurdiline, Batı Kazakili-
ne, Yayık havzasına göç ettirilmesini ileri sürmüşlerdir. Osman To-
kumbet “Kuzay-doğu Türkleri ülkesi,, dediği Türkilini 1918 de
Türkiye ve Almanya hükümetleri nezdinde temsil ederek muhtıra-
lar vermiştir. Kazanlılar arasında Başkurt, Kazak, Özbek ve saire
komşu Türklerle samimi işbirliği yapan zümre de bu zümre ol
muştur. Bunlardan bir çoğu 1918 den başlayıp Başkurd - ve Ka-
zakillerinde ve Türkistandaki milli mücadelede bu komşu kabile-
lerle yanyana beraber bulunmuşlardır.
Çin son senelerde iç karşıklıklar yüzünden yıpranmıştı. Bun-
dan istifade eden Ruslar Doğu Türkistanda gittikçe artan siyasi
ve iktisadi nufuz kazandılar. Nihayet yerli Türkler 1931 martında
Komulda Kasım Pehlivan, Hoca Niyaz Hacı idaresinde Çine ve
Ruslara karşı ayaklandılar. Müslüman Çinliler (Düngenler) in gene-
ral Maçunyene tabi olanları da bu kıyamçılara katıldılar. 1933
martında Hutenden Altaya kadar bütün ülke Hoca Niyaz Hacı
ile Maçunyen'in elinde birleşmiş bulunuyordu. o 19 sonteşrinde
Kaşgarda “Şarki Türkistan milli Cumhuriyeti, ilân edildi, Hoca
Niyaz Hacı cumhur reisi oldu. Fakat Düngenler Türklerle an-
laşamadılar, bundan da Ruslar istifade etti. Ruslar Doğu Türkis-
tana çok asker gönderdiler. 1934 nisanında Kaşger Türk hükümeti
Düngen bozgunluğu neticesinde yıkıldı. 6 temmuzda Çin ve Rus
kuvvetleri Kaşgere gelerek bu şehri ve vilâyeti Düngenlerden
aldılar. Hoca Niyaz Hacı Rusların eline geçti. Kargerda baş-
kumandan olan Mahmud Cınsang ve arkadaşları harice çıkabil-
diler, bugün Japonyada bulunuyorlar. Kaşgerin sukutundan son-
ra da Hutende milli hakimiyeti yaşatmış olan Muhammed Emin
Bek ise Afganistanda, Kâbilde bulunmaktadırlar.
Batı ve Doğu Türkistanda kıyam hareketleri bastırılınca her
iki ülke bilfiil Sovyet Rusyanın idaresinde birleştirilmiş oldu,
EDEBİ DİL MESELELERİ
Türkili Türkü muhtelif kabilelerden mürekkeptir. Bu uruk-
ların Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen, Uygur, Başkurt ve Tatar
gibi kütleleri Rus hakimiyeti devrinde kendi başlarına ayrı ede-
biyat yaşatmağa başlamışlardır. Fakat hiç bir hayat istıdadı ol-
miyan, her biri kendi başına bir müddet yaşadıktan sonra mev-
kiini rus diline terkedecek olan bu kabile kültürleri ve edebiyat-
ları daha ziyade Rus siyaseti icabı beslenmektedir. Bir gün va-
ziyet değişirse Ortatürklerin şehirlerde yaşıyanları ( Özbekler,
Tatarlar ve Uygurlar), “Kent Türkü, , bozkırlarda ve dağlarda
yaşayanları ( Türkmen, Kazak, Kırgız ve Başkurt) “Kır Türkü,
902
olup aralarındaki fark ancak maişet tarzına göre alacakları isim-
lerde kalacak, uruk farkları ortadan kalkacaktır. o Neticede
bu türk urukları da tek bir medeniyet ve tek bir edebi dil
etrafında toplanacaklardır. Daha 19. ncı asırda bunların hep-
sinin resmi yazıları Çagatay şivesinde yazılırdı. Hatta Rus çar ve
valileri gibi Kalmuk hanları da daha 18. nci asırda ortaasya ve şark
hükümdarlarına yazdıkları yazıları Rusların “tatarca,, dedikleri
çagatay şivesinde yazdırmışlardır. O eski şivede yazılan yazılarda
kullanan arap alfabesinde sait işaretleri az oldugundan lehçe
farkları pek görünmiyordu. Zamanımızda ise lâtin alfabesi ile
bütün sesli harfler yazıldığı halde kabile edebi dillerini birleş-
tirmek yolları araniyor. 1917 mayısında Rusya İslamlarının Mos-
kova kongresinde (6 mayıs celsesinde) bu satırların müellifi tara-
fından şu fikirler ileri sürmüştür. “Ortatürkler arasında bugün
Kazak, Özbek ve Tatar edebiyatları gibi edebiyatlar varsa da
bunlar bir gün Ortatürk olarak birleşedeklerdir. Finlandiyelilerin
şarki ve garbi kısımları vaktiyle ayrı ayrı edebiyata malik olup
bir asır kadar biribiriyle mücadele ettikten sonra, fin milli husu-
siyetlerini ve ananelerini daha eyi muhafaza etmiş olan şarki Finler
galip geldiler; bunun gibi Ortatürklerin birleşmelerinde de milli
ananeleri daha eyi muhafaza etmekte olan Kazak ve Uruglu Öz-
bek, Mangıt - Nogayların dili galip ve hakim bir şekil alacaktır.
Ortatürklerin medeni vahdetini temin yolunda dillerindeki morfo-
loji ve müştereken söylenen halk edebiyatı, Oğuz Han, Çingiz,
Temür, Edüge, Toktamış, Çorabatır, Urak - Mamay ve Adil Sultan
gibi tarihi kahramanlara ait destanlar amil olacaktır. Bu destan-
lar bütün siyasi engellere karşı koyacak kadar kuvvetlidir. Ya-
lınız bunları tek bir milli destan olarak birleştirmek icabeder.
Cenub (Garb) Türkleri zümresine dahil olan Azerbaycanlılar ile
Türkmenlerde garb (Türkiye) edebi türkçesinin taammüm edeceği
tabiidir. Bununla beraber Türkmenistandaki Türkmenler Garb
Türkleri ile Ortatürkler arasında bir vasıtadırlar ve iki edebi
dilin yekdiğerine yaklaşması ancak bu vasıta ile husule gele-
cektir, (9). Ortatürk edebi dili meselesini tetkik ederken “Yeni
Türkistan, mecmuası (1927, N. 4) bunun bilhassa Sırderya ve
Amuderya kıyılarında yaşamakta olan Türklerin kaynaşması
yoluyle husule geleceğini ileri sürmektedir. Bu mecmuaya göre:
“Aşağı Sırderya, Kuvan -ve Yeni derya mecralarını teşkil eden
münbit sahalar iska ve ihya edilecek ve burada Kazaklarla
meskün Akmescit mintakası ile Karakalpaklar ve Özbeklerle
meskün olan aşağı Amuderya-Çımbay mintakası demir - yolu
hatları ile birleştirilecektir. Karakalpak şivesi kazakça ile öz-
|
Mİ rar —Ş
bekçe arasında mütevassıt mevki tutuyor, aşağı Sırderya ka-
zakçası da özbekçeye oldukça yakındır; Horezm özbekçesi de
krakalpakça ile kazakçaya yakındır. İşte Ortatürk edebi dili,
Aral Gölünün şarki ve cenubi sahillerinde Sırderya ve Amuderya
nehirlerinin aşağı kıyılarında iska sistemlerinin ve demir yollarının
inkişafı neticesinde, kendi kendiliğinden husule gelecektir. Hal-
buki Horezm özbekçesi bir taraftan Edil türk lehçelerine, diğer
taraftan da türkmençeye yakın bir lehcedir. Zaten müstakbel
Türkilinin hakiki medeni ve iktisadi merkezleri Sırderya ve Amu-
derya kıyılarında ve Özboyda husule gelecektir,. (©)
Ortatürk şiveleri arasındaki müşterek hususiyetleri bir müş-
terek edebi dil için esas edinmek meselesiyle Kazaklardan Nezir
Türekul da meşgul oldu. Bu zat 1991-24 te Taşkentte çıkan
“İnkilâb,, mecmuasında Derviş imzasiyle makaleler yazarak bu
özbek mecmuasında Kazak ve Kazan lehçelerinde söylenen
şiir parçalarını Özbekler için de anlayışlı bir şekle sokarak neşr-
etmişti; sonra bu zat dil kongerelerinde ve matbuatta kendisini
Ortatürk alfabe ve imla birliğine dair projelerini de ortaya
koydu (*“) Ayni müşterek edebi dil meseleleriyle meşğul olmak
üzere 1930 senesinde bir “ Ortatürk harş birliği , teessüs et-
mişti, şarait müasit olmadığından yaşıyamadı. Maamafih 1932 şe.
sine kadar azaları arasıra toplanıp hars ve edebi dil birliği mese-
lelerini müzakere ederler ve dil birliğine dair projeler okurlardı.
14 Mayış 1930 da Ortatürk alfabesi ve edebi dili hakkında arz-
olunan projenin hulasası şudur ;
1) Sesli harfler 8 ve iltibas hasıl olacak yerlerde açık E ile
9 olduğu, sessizler arasında O, Kh ve ii olduğu halde Türkiye türk-
çesi için kabul edilen alfabealınır. Romanyadan başka memleketlerde
kullanılmıyan Ş yı S ile ve Sovyetlerin zoruyla alfabeye sokulan
“kuyruklu n,, İspanya ve İspirantu dillerinde kullanılması dolayı»
siyle, beynelmilel müstamel “kaşlı n,, ile değiştirerek türkçe eser-
lerin tekmil medeni memleketlerin matbaalarında tabını mümkün-
leştirmek,
2) Edebi dili birer lehcenin telaffuzuna göre değil, kaidelere göre
tesbit etmek. Bu da şu esaslar üzerinde husule gelebilir: fonetik
hususunda eski çagatay, morfoloji ve lugat itibariyle bilhassa kazak
ve uruglu özbek şivelerinin kaideleri esas tutulmak üzere mevcut
kabile edebi dilleri için müşterek imlâ kaideleri tespit etmek;
bu müşterek kaidelerin haricinde her kabileye mensup yazıcı
kendi şivesinin hususiyetlerini tebaruz ettirmekte hür olmak. Ça-
gatayça bilhassa sesli ve sessiz harflerin kullanışında esas olur;
kazakça, başkurtça, kırgızçalarda S,$,C,Ç, L ve N gibi harflerin
İN
maruz kaldığı tahavvüller, kaşgarçada harflerin hazfi hep çaga-
tayçaya göre doğrultarak yazılır; Kazan Türkleri saitler, Kent
Türkleri sesuyumu (vokalharmonie) hususunda diğer türk şive-
lerine uyarlar; çagatayçanın morfoloji hususiyetleri ise Doğu
ve Batı Türkistan Kent Türkleri şivelerinde bulunduğu halde
kazakça ve uruğlu özbekçede mevcut değilse tatbik edilmez.
V ve Y ya munkalıp olan A lar, V ve Y olarak ta telaffuz olunan
yumuşak G ile yazılır. E, E,İ, O, U, Ö,Ü, saitleri kazakça ve
özbekçede biri diğerine uymuyan bir şekilde çarpışırsa mesele
garp (Türkiye ve Azerbaycan) türkçesine göre haledilir. : i
“Ortatürk hars Birliği, azalarına bu müşterek hususiyetleri
gösteren bir gramer taslağı da arzedilmiş, bugünkü lehcerden ve
eski eserlerden numuneler verilmiş, fakat neşredilmemiştir. İşte .
bir iki numune:
Çızak Özbekçesi (9)
, Telaffuza göre ş
Kiçiyüzdin Orısga bagınuv şartına Kişikyüz Oazaglarinin Orske ii
garayanda hükümetke eskerlik Okhiz- | boliş şartleriğe garegende ei ni
metin yerige keltirşi kerek edi. Oul- | kümetge eskerliğni becâ keltirşi kere
guyrgtı yelge mingen turlavsız, gavga- | edi.... (**) yelge mingen e se
çıl Oazag başıma belâ bolır dep eskealikke | çıl Oazag başimge belâ bo diz dep il er
almagan. Oazagtar yengi tabi bolgan | likge almegen: Evveli yengi tabi olgen
vakhıtlarda Orıs günahkarlarnı sallallıg- | vakhitlerde Oris, gumadkarlerni gallet-
Ga aladurgan bolgan. Velikin bularnı | likge alay dügen bolgen; Lâkin. bolerni
da cüde yaman bagıptı, gay birevinin | cüde yaman bagıpti, bazilerini nl
gazanıga çoçga eti atıptı. Bular da günah- | çoçga eti atıpti. Boler de günahi a
ları tügelip eline gaytıp kelgende salla- elige gaytip kelgende salletlikni De
lıgtı cüde yaman, ittin künündey gilip | khünük, it turmuşı dek gılip e ii
söyley durgan bolganlar. Şundag gılıb | gen bolgenler. Şünaga gılip Oris elni
Orıs elni eskerlikten çorçıtıptı. eskerlikten çörçitipti.
Müşterek yazı kaidelerine göre ş
Kiçiyüznin O Orısga bagınuv şartına Kiçiyüz Oazaglarının Orsga le
garaganda hükümetge eslerlik khizmetin | bolış şertlarıga, garaganda olarnığ “
yerine keltirivi kerek edi. Oılguyruglı | kömetge eskerlikni beca keltirişi Ni
yelge mingen, turlağsız, gavgaçıl Oazag | edi... yelge mingen turlağsız e
başıma bela bolır deb eskerlikge alma- | Oazag başıma beli boliy dak eskerlikge
gan. Oazaglar yeni tabi bolgan vagıt- | almagan. Evveli yeni tabi bolgan a
larda Oris günahkarlarnı saldatlığga ala | larda Orıs günahkarlaraı saldatlıgga m
turgan bolgan. Lâkin bularnı da cüde | turgen bolgan. Lakin bularaı da cüde
yaman bagıbdır, gay birevinini gazanına | yaman bagıpırdır, bazılarınız. GAKADINA
çoçga eti atıb dır. Bular da günahları | soçga eti atıbdır. Bular da günahı tüge-
tügelib eline gaytıb kelgende saldatlığnı lib eline gaytıb kelgende MN
cüde yaman, itnin künüdeğ gılıb söyley cüde khünük, it turmuşu değ gili
turgan bolgan. Oşandağ gılıb Oris elni | ura turgan bolganlar. Oşandağ gılib elni
eskerlikden çorçıtıb dır. eskerlikden çorçıtıb dır.
Kenttütkçe
(©) Cizak tümeni Mukrı ve Yüz urukları şivesince. Cızaglı Mamur Niyazinin telaffuzuna göre tesbit
olunmuştur, (©*) “Gil guyruklı yel” tabiri kenttürkçesinde ve tatarcada munis değildir.
u
24 —
Kazakça
Başkurtca
Telaffuz göre
Kişicüzdün Orısga bagınuv sartına
garaganda hükümetke eskerlik gizmetin |
atgaruvı tiyisti edi. Oil guyrugtu celge
mingen turlavsız, gavgaşıl Oazag basıma |
bele bolır dep eskerlikke almagan. Algaş
bagıngan kezderde cazıgtı bolgandı sal-
dattıgga alatın bogan. Bırag bularnı da
tüptü caman baggan, keybirevinin gaza-
nına şoşga eti atgan. Bularda cazıgı
tügelib eline gaytıp kelgende saldattıgtı |
öte caman,ittin günündey gılıp söyley-
tun bogan. Söytüp eldi eskealikten şoşı-
tıptı.
| Kisiyüdhdhin (*) Urıthga (*) bagınuv
şartına garaganda hükümetke askerldhik
(9) khizmetin başgaruvı tiyişti eni, Oıl-
guyrugt yelge (**) mingen turlavhıdh,
/ hogışsan (*) Oadhag başıma bele bolir tep
askerlikke almagan. Oadhagtar Urıthga
yana bagıngan medhgilde hükümet ga-
İ şında gey!pt! bolgandardhı haldatga ala
i torgan bolgan. Bılardhı la bek nasar
baggan, gay b'revin'n gadhanına sosga
et! halgan. Bılar dha künahı tükelip
eline gaytıp kelges haldattıgtı öte ya-
man Ittun günündey etip höydhey turgan
bogan. Şulay etip Orıth Oadhag khal
gını askerdh'kten bidhdhirgen.
Müşterek yazı kaidelerine göre
Kiçiyüznin Orısga bagınuv şartına |
naraganda hükümetge eskerlik khizme- |
tini atgaruvı tiyişli edi. Oil guyrugl
yelge mingen turlağasız, gavgaçıl Oazag
başıma bela bolir deb eskerlikke alma: !
gan. Algaç bagıngan gezlerde yazıglı
bolgannı saldatlıgga ala turgan bolgan. |
Bırag bularnı da tüptü yaman baggan,
gaybirvinii gazanına çoçga eti atgan.
Bular da yazıgı tügelib eline gaytıb kel-
gende saldatlıgnı öte yaman, itnin kü-
nündey «lb söyley turgan bolgan.
Oşandağ etih (Oris) elini eskerlikten ço-
çıtgan.
Kazança (Tatarca)
Teleffuza göre:
Kıçıyüz Oazaglarının Urısga tabi bus |
luv şartına garaganda hükümetke gesker-
lik khizmetin başaruyı tiyişli idi, Tur-
lagsız, sugışçan Oazak khalgı başıma bela
bulir dip Urıs alarnı geskerlikke almagan.
Başta Urısga yana tabi bulgan çurda
hükümet gaşında gey!plt bulgan kiştlerni |
saldatga ala targan bulgan, alarnı da bik |
naçar garagan, bagzılarının gazanına çuç-
ga it! salgan. Bılar da günahları bitip
(kiçirilip) iline gaytıp kilgende saldatlıg- |
nı bik naçar it turmuşı şikilli itip süyley |
turgan bulgannar. Şulaytip Urıs ilnı(Oa-
zag khalgını) gaskerlikten bizdirgen,
< ; |
(©) “Tb” ile ©, “dh, ilede 3 “1, ile kısa “i,
(©) Doğu-güney Başkurtlarında E, O,UÖ, Üy
Kazan Türklerinde olduğu gibi telaffuz edilir.
Kiçiyüznii Orısga bagınıv şartına
garaganda hükümetge eskerlik khizmetin
başgaruvı tiyişli edi. Oıl gayruglı yelge
mingen turlağsız, sogışçan Oazag başıma
bela bolır deb eskerlikge almagan. Oa-
zaglar Orısga yana bagingan mezgilde
hükümet gaşında ayıplı bolganlarnı sal-
datga ala turgan bolgan. Bularnıda bek
naçar baggan, gay birevinin gazanina
çoçga eti salgan. Bular da günahı tüge-
lib eline gaytıb kelgeç saldatlığmı öte
yaman, itnin künüdey etib söyley tur-
gan bolgan. Oşandağ etib Oris Oazag
khalgını eskerlikten bezdirgen.
Kazança (Tatarca )
Müşterek yazı kaidelerine göre:
Kiçiyüz Oazaglarının Orısga tabi bo-
| luv şartına garaganda hükümetge esker-
lik khizmetin başaruvı tiyişli edi. Tur-
lavsız, sogışçan Oazag khalgı başıma bela
bolir deb Oris olarnı eskerlikge almagan.
Başda, Orısga yana tabi bolgan çurda
hükümet gaşında ayıplı bolgan kişilerini
saldatğa ala turgan bolgan, alarnı da bek
naçar garayan, bazılarının gazanına çoç-
ga eti salgan. Bular da günahları bitib
(keçirilib) eline gaytıb kelgende saldat-
lıgnı bek naçar, it turmuşü şekilli etib
söyley turgan bolganlar. Oşandağ etib
Oris elni (Oazag khalgını) eskerlikden
bezdirgen,
; harfleri yazılmıştır.
e arabi £ harfleri Kazaklarda, batı Başkurtlarında İse
PE ee
Türkiye türkçesince :
Kiçiyüz Kazakları Rus tabiiyetini kabul ederken akdolunan muahedeye
göre onların Rus hükümetine askerlik hizmetini başarmaları gerek idi, Rüzgârı
kendisine bir kıllı kuyruklu binek yapan, yerinde durmaz, kavgaçıl Kazaklar
başıma bela kesilir diyerek Rus bunları hizmeti askeriyeye almamıştır. Önce tabii-
yetlerini yeni kabul ettikleri sırada Ruslar kanunen mahküm olanları saldatlığa
(Gus ordusuna) alır olmuştu. Fakat bunlara da son derecede fena bakmışlar, hattâ
bazılarının kazanına domuz eti atmışlardır. Bunlar da mahkümiyet müddeti sona erip
evlerine dönüp geldiklerinde saldatlık hayatını çok fena, bir köpek hayatı gibi
tasvir eder olmuşlardır. Şöylece Ruslar bu eli (Kazakları) askerlikten bezdirmiş-
lerdir. &
Böyle bir müşterek imla kaidesine tabi tutulması zor olan şiir
dahi her kabilece anlaşılır bir şekil alıyor; Meselâ kazak şairi
Abay'ın “Agın,, yani “şair,, unvanlı şiirinden şu parçayı okuyalım :
! Adamnın gay bir gezleri
Könilde alan basılsa
Tehrinii bergen hüneri
Kök bulut'dan açılsa
| Şıldırab ongay kelişim
Taş bulagnın suvınday
Kirlengen yürek özi- üçün
Turalmas aslâ yuvınmay
Teürinin künü yargırab
Uygudan könil ağar köz 4
Kuvat'dan, oydan, başgurab
Erkelenib çıgar söz.
Adamnın key bir kezderi
Könilde alan basılsa
Terini bergen üneri
Kök buluttan aşılsa
Sildirlep origay kelisim
Tas bulagtıni suvınday
Kirlengen cürek öziçün
Turalmas asta cuvinbay
Tenrinin künü cargırap
Uygudan könül aşar köz
Kuvattan, oydan basgurap
Erkelenip şıgar söz.
Türkiye türkçesince : a
İnsanın kalbinden bazen vehim ve teşvişler gidip Tanrının verdiği hüner
(şairlik) göklerden, bulutlardan gelir gibi açılırsa, sözün gelişmesi taşlar iğ
çıkıp akan pınarın soyu gibi şırıldayarak akar durur, Kirlenmiş a e
gönül de bu halde (bu feyz çeşmesinde) yıkanarak temizlenmekten kendini yi
yamaz ; uyumuş olan gönül Tanrının güneşi gibi parlayarak gözünü açar, ve Ai :
iç kuvvetten ve fikirden kendi kendine terekküp ederek oynaya oynaya ortay
atılır durur. i
Bu numuneler, Ortatürk lehceleri arasındaki farkların tama-
miyle zahiri olduğunu, kabile edebi dillerinin bazı müşterek kai-
delere tabi tutulmak yoluyla bütün uruklarca kolay anlaşılır bir
şekil almakta olduklarını göstermek için kâfidir. Bahis mevzuu-
muz olan “ Ortatürk dil birliği.. hareketinden bahseden Kazanlı A.
Battal (Taymas) bu hareketin merkezi, bunun Kazanda A NE
denlerin (9) hilâfına olarak, Türkistanda li etme te a vi
gunu bir emri vaki olarak kaydetmektedir. ( ) Fakat kabile © i li
dillerini müşterek kaidelere bağlıyarak birleştirme işi, Ye
dahi, siyasi hürriyet olmadan husule gelemez. Dil ra i e
sun, Rus mahkümu Türk urukları arasında sadece alfa e e
şiarını sırf ilmi esaslara dayanarak ileri süren türk komünistleri
— 25 —
bile (Nezir Türekul) hemen imperyalist, şoven ve pantürkist diye
damgalandırıldılar. Diğer taraftan ortatürk münevverleri arasında
bu meselelerle meşgul olanların, mensup oldukları kabileler çerçi-
vesinde ilcilik yapmaktan ve tefavvuk iddialarından uzak bulun-
maları, tekmil lehcelere ayni derecede hürmet göstermeleri icabe-
der. Aşağı Amuderya ve Sırderyada iktisadi inkişaflar neticesinde
husule geleceğini söylediğimiz “uruklar kaynaşması ,, ivücuda ge-
lirse bu uruklar arasında hangisinin şivesi edebi dilde daha mü-
him rol oynıyacağı kendi kendiliğinden halledilir. Garp türk edebi
dili üzerinde bu Türklüğün iç güvenden ziyade yabancıya karşı
hayranlık ruhunu tebarrüz ettiren, yabancı sözleri diğer Türkler-
ce hazmı güç hususi imtiyazları ile birlikte içine alan Marmara
ve Levant muhiti yerine bir gün Anadolu Türkü ve Türkmenler
daha ziyade müessir olursa, o, kendine cidden güvenen, başkalarca
“kaba,, görülen öz hususiyetleri “zarafet, tanıyan, onunla öğünen,
mağrur oğuzçaya döner;bu sayede o Oğuz olmıyan Türk zümreleri
arasında da yayılmak istidadını kesbeder ve ortatürk (çagatay-
kıpçak - özbek) (*) edebi dilinin batıtürk (oğuz) edebi "diline
yakın bir yoldan gelişmesine de sebebiyet verir. İşte gelecek için
düşündüklerimiz budur. Bugün tesbit edilmek icabeden bir hakikat
varsa, o da Türkilinde edebi dilin tam bir hercümerç içinde bu-
lunmasıdır. Türk edebi dillnin istikrarsızlığı ve dağınıklığı imper-
yalistlere bu Türk kavimlerinin bir gün milli dil ve kültür dava-
larından vazgeçecekleri ümidini vermektedir. Sovyetlerin şark işleri
mütehassıslarından M. Pavloviç 1920 de Kominternin ikinci kon-
gresi esnasında “Şark milletleri arasında edebi dil ve milli kültür
sahasında istikrarsızlık bizim işimize çok yarar, onu yaşatmak bu
kavimler arasında gerçekleşmesini istediğimiz siyasi umdeler ve
milli burjua ile mücadele bakımından çok önemlidir. demiş ve bu
söz de komünistliğe intisab etmiş olan türk münevverleri tarafından
o zaman hayretle karşılanmıştı. Bunu taakub eden hadiseler ise
edebi dilde kararsızlık ve dağınıklığın on milyonlarca sayılan, fa-
kat milli iktisadı mahvedilip ülkesinin yabancı amele getirilerek
endüstrileştirilmekte olduğu günlerde son derecede sıkılmış olan
büyük bir camianın uçuruma getirilmesini nasıl tesri ettiğini bütün
çıplaklığıyla göstermiş ve o nisbette bu Türkleri tek milli edebi
dil ve kültür fikrine bütün kuvvetleriyle sarılmağa sevketmiştir.
İstanbul, 27-7-1943
—
Denischen Morgenlündischen Gesellschaft, t. XC, 8. 34.
Haşiyeler
1 Bk. Türk Yurdu, XXVI, 2-4,
2) Kazak-Kırgızlar Velikoruslara ve Rus Kozaklarına «Sarı Orıs», Ukranyalilara
«Oara Orıs» derler.
3) Bk. Z. V. Togan, Türkili Tarihi, 1. 25 te bu cumhuriyetlerin vusati ve
nufusu hakkında verilen malümat 1925 e aittir (1926 kelimesi tabı hatasıdır).
i Tü ihü l, 1943, 8, 4,
.4)Bk.Z V. Togan, Umumi Türk tarihine Methal, , ;
: «İse» sahib kelimesinden «iğelik», yahut «eğelik" Wirtschaft, menage,
house-keeping, economy manasındadır, bk. Zürkili Tarihi, 271.
6) Bk. Z. V. Togan, Biruni's Picture of the World, s. 83, 122, 139; W.
Barthold, Turkestan down to the Mongol İnvasion, 160.
7) Bk. A. Rakhimbayev, Tacikistan, Moskova, 1936, s. 36-38,
8) Za İndustralizatsiu, 28. 5. 1937, N. 121.
9) Pravda, 2. 10. 940; 25. 10, 940; 31. 12. 940. alar
ii Barthold, ayni eser, 8. 172; İlak madenlerinin işletilmesinin durdurul-
Ğİ 3
ması hakkında el-Birüni malümat vermektedir, bk. Z. V. Togan, EİN Pic
İure ete., s.:B0.
11) Bk. Z. V. Togan, /4n Fadlans Reiseberichte, s. 196-8.
12) Pravda, 6. 10. 940. ie :
E Fuad Kazak, Ostturkistan zwischen den Grossmüchten, Berlin, 1937.
14) Bk. Bretsehneider, Mediaeval Researches, UN, 42; Zeitsehrift der
ti ii
15) Isık Göl daha Çinlerin Han sülalesi anallarında « sıcak göl » manasıni ifade
eden bir kelime ile kaydedilmiştir. «Isık » kelimesi burada « ızık » ledi Ki
mukaddes manasındadır, nasıl ki yanındaki Isıgart dağı « mukaddes e bii
siyle bu ismi almıştır. Çinlilerin «ızık »n « ısık » Yari göre e KE
sını verdikleri bu kelime Çinlilerin kaydettikleri en eski türkçe kelimenin tere i
* daki «ısık» bunların
burada Usun'lar yaşıyordu; «mukaddes manasınd
ül iri arkayik olmuş ve «sicak» manasını ifade etmiştir. Isık A eb
Türklerin en eski vatanları olduğunu bildiren çin kayıtları için bk. Z. V. Togan,
İbn Fadlans Reisebericht, 280, e ei
k.Z.V. Togan, Türkili Tarihi, s, 93.
5 i Ze Ve Togan, Umumi Türk tarihine Methal, s. 16-17.
18) Herodot, IV, 23.
9)Z. V. Togan, /bn Fadlan, 281. :
La) Bu iri ehemmiyeti Türk Yurdu, XXVII, sayı 1-2, 3, 1-8 de izah
edilmiştir. İ İni
.V. Togan, ayni eser, 8. -B1. ğ z i
di Hi. Z. EL ayni eser, 8. 271-95; Vİ. Minorsky, Nasir al
Din Tusi on Finance, in Bulletin of the School of Oriental Studies, X, 755 v.d.
29) Bk. Z. V. Togan, Umumi Türk tarihine Methal, s, 56. “iii
23) Mengü ile Hulagunun evleri için bk. SE dr ri ğ ni
-104 ; Timürünkiler için Şerefeddin Yezdi, Za/er Nâme, Kalkutta tabı, N, :
Peş ik) ilter il VAmbassade Espagnole â Samarcande, ed. par. Srez
nevski, Petersburg, 1881, 269-76 ; türk çadırları hakkında bk. daha Z.V. Togan,
e e len odoljenye Drevno-rossiyskoy Vivliophiki, X, 19;
i için bk. Pr
18, a Olu Paşa Tarihi, 1, 1273 neşri, s. 214 te Kuban Nogaylarının
Ferruh Ali Paşa'ya karşı söyledikleri sözlerine bk..
ge
25)Z.V. Togan, Türkili Tarihi, 5171-13.
26) Bu hesaba Orenburg vilâyetinden Rus Kozaklarına ait yerler, ki 68.000
"km? eder, Başkurdilinden de Samara - Çiliabi demiryolunun güney tarafındaki
bölgeleri ki 81.100 km? teşkil eder, keza Bükeyorda ile Bukhtarma tümenlerinin
toprağı dahildir.
27) 1911 hasabına göre Buhara ve Hiyva dahil olmak üzere « Türkistan Valii-
umumiliği » vilâyetlerinde 483.000, yani © Si gayrimüslim olmak üzere 9.838.100 ;
« Sahra Vilâyetleri » nde 11.493.059 w, yani W 42 si gayrimüslim olmak üzere
3.681.215; « Küçük Başkurdüstan » da 1917 senesinde « Uçreditelnoye Sobranye »
intihabatı sayımına göre (Duvan, Argayaş ve Yalan kantunlukları da dahil olmak
üzere) 936.070 i, yani “4 76.0 sı müslüman Türk, 293.989 u, yani 5 23,9 u gay-
rimüslim olmak üzere 1.230.059 nufus vardır. Orenburg vilâyetinden yalnız Orenburg
ve Orsk tümenleri ve «Orenburg Rus Kozakları toprağı» alınıp, burada ayni 1917 de
sayılan nufustan 565.000 kadırısı federasyona dahil olacağı sanılmış ki. bundan
451.000 gayrimüslim, 11,300 ü müslümandır. Bukhtarmada 120.000 (1917 hesabına
göre) , bundan ancak 2000 kadarı hristiyan, kalanı müslüman Kazak; Bükeyordada
740.000 ahali, bundan 4000 i gayrimüslim Kazakiline dahil olacağı sanılmıştır. 1918
senesinde Kazakilinde Rus göçmeninin adedi 1911 e nispeten çok fazlalaşmış idise
de Sibirya Demiryolu hattı üzerinde Rus ekseriyet olan Omsk tümeni ile, Kusta-
nay, Petropavl ve Kökçetav tümenlerinin şimali bölgelerindeki rus nahiyeleri hudud
harici sanıldığından 1911 sene hesabi 1918 de Kazakilindeki nufus vaziyetini ve
tenasübünü tayin için esas olarak kabul edilmiştir. « Türkistan Valitumumiliği *
vilâyetleri için ise yine bu 1911 senesinin hesabı en ziyade itimad edilebilecek
mahiyettedir. Yalnız bu hesapta Buhara Hanlığının hesabı 1.810.090, Hiyva Hanlığı»
nın nufusu 520.000 gösterilmiştir, ki çok eksiktir (1924te yapılan istatistike göre
Buhara Hanlığında 2.029.512, Hiyva Hanlığında ise 640.844 nufus bulunmuştur) ;
bizim hesabımızda Buhara hanlığının 1911 de nufus sayısı 2.500.000, Hiyva Han-
lığininki da 550.000 olarak alınmıştır. 1911 senesinde Türkistan Valitumumiliği
ile Sahra Vilâyetleri Valitumumiliği dahil ayrı vilâyetlerin nufusu için bk. Masa-
Iski, Turkestansky Kray, 1913; Machatsehek, Landskunde von Russisch
Turkestan, Stuttgard, 1922; ve Rusya Muhaceret İdaresi külliyatı olan Asyatskaya
Rossiya c. 1, 1914. Samara toplantısına arzedilen * Şarki Rusya Müslüman Ülke-
leri birliği » projasında nufusun milliyet ve din itibariyle nispeti yalnız «tümen *
(üyezdi lere göre değil * nahiye » (wolost) lara kadar incelenerek toplanmış me-
vaddı ihtiva etmekteydi ; bizim elimizde ondan ancak bu hülâsa kalmıştır.
28) Ayyaz İsahaki tarafından kongrede Söylenen bu sözler mezkür kongrenin
1918 de Petersburgda basılmış olan zabıt ceridelerinde, s. 206,213 te münderec
bulunmaktadır.
29) Bk. Azim Kasimov, Tafar Başkurt Cumhuriyeti, Moskova, 1918,
s. V-V.
30) Bu mücadelenin tarihi muharrir Alimean İbrahim tarafından Azim Kasi-
moyun zikri geçen eserinde, 8. I.XII de güzel hülâsa edilmiştir.
31) Bu plâna dahil olan vilâyet, tümen ve nahiyelerin nufusu ve muhtelif ka-
vimlerin “ nispeti Azim Kasimovun mezkür eserinde, 8. 92-56 da münderee bu
lunmaktadır. Buna göre ülkenin 1918 senesi hesabınca nufusu 8.396.966 olup, bun
dan 3.679.400-ü, yani “b 43,8 i Tatar ve Başkurt, 995.339 u, yani 96 11,7 si Çuvaş,
399,378 i Votiak ve Çerimiş, 3.322.829 u yani “b 35/7 si Ruslar, 313.582 si, yani
9/ 3/7 si diğer gayrimüslim milletlerdir.
32) Bk. Abdullah Battal, Kazan Türkleri, İstanbul, 1925, s. 227.
33) Ayaz İsaki'nin 1933 te Pariste neşrettiği İdel-Oural nam eserine ve ilâve
: > yy
olunan haritasına göre bu ülkeye Astarhan vilâyeti ile beraber Edil nehrinin tek-
mil sol sahili, Sızran yanından Sura nehri sahiline çıkmak üzere bu nehrin munsabı-
na kadar Edilin sağ sahili, Vitluga nehrinden şimale ve oradan 57-58 arz hattı üzerinden
şarka dönerek Sverdlovsk (Yekaterinburg) ve Tümen taraflarını sınırlarına aldıktan
sonra Tobol nehri üzerinden cenuba dönüyor, orada da Emba nehrinin doğusunu
« Türkistan » a bırakarak ülkenin sınırı Hazar Denizine ulaşıyor. Ayaz İshakinin 1926
senesi sayımına ve Orenburh Mahkemei Şariyesinin malümatına göre bu ülkede Türk-
lerin sayısı 7.848.000, Rusların sayısı 4.290.000 olduğuna dair kaydının aslı yoktur. Mez-
kür mahkemei Şariye (Dukhovnoye Sobranye) nin Kadı Rizaeddin tarafından Murad
Remziye verilen malümata göre (bk. Telfig ül-Akhbâr, c. Ml, s. 405-6) tekmil
Rusyada bu mahkemeye tabi mahallelerin adedi 4611 olup, bunlara 3.886.625 müs-
lüman ahali kayıtlı bulunmuştur, bu hesaba Odesa, Petersburg, Moskova, Rostov,
Varşova, Harkov, Arkanjel, Uralski, Semi Palat, Tomski ve İrkutsk müslümanları,
hatta Mançuryadaki Tatarlar dahildir. Bu sayı Edil-Urala ait bir hesab değildir.
1926 Senesi sayımına göre ise bu Edil-Uralda müslüman ve gayrimüslim Türk
(S «T») ve gayritürk ( «Gt» ) ahalini sayısı şöyle bir şekil arzeder: Tatarili
ve Başkurdili Cumhuriyetlerinde, Orenburg ve Samara vilâyetlerinde 1: 3.764.000,
Gt: 5.698.000, ceman : 9.462.000 (bk. Türkili Tarihi 1, «a, 371-72) ; Astarkhan vilâ.
yeti, T: 96.521, Gt: 413.865, ceman : 510.386 ; Sarıtsın vilâyetinin Edil doğusunda
T: 15.322, Gt: 450.000, ceman : 465.322; Volga-Alman Cumhuriyeti, T: 3462, Gt:
568,292, ceman: 571.754; Simbir (Ulyanov) vilâyetinde, T: 84.630, Gt: 1.299.590,
ceman » 1.384.220; Marileri vilâyeti, T: 22.403, Gt: 459.698, ceman: 482.101;
Votiaklarin vilâyeti, T : 19.248, Gt: 737.016, ceman: 756.264; Perm vilâyetinin
cenubi kısmı, T : 16.329, Gt: takriben 300.000, ceman: 316.329: Kungur tümeni,
T: 39228, Gt: 440.329, ceman : 479557; Sarapul tümeni, T: 36.850, Gt: 502.937,
cemin : 539.787; Zlatoust tümeni T: 7892, Gt: 231.636, ceman: 239.528 ; Şadrin
tümeni, T: 5851, Gt: 672.355, ceman: 678.206; Sverdlovsk ( Yekaterenburg )
tümeni, T : 14.718, Gt: 605.277, ceman: 619.995; Tobol tümeni, T: 25.879, Gt:
114,369, ceman: 140.248; Çeliabinsk tümeni Ts 40.076, Gt: 456.412, ceman:
496.488; Troytek tümeni, T: 23,963, Gt: 288.688, ceman: 312.651, Demek Edil-
Ural ismi altında birleştirilmek istenen vilâyetlerde (Batı Kazakili vilâyetleri hariç
olmak üğere) nufus ceman: 17.452.528 olup, bundan Türk olanlar: 4.264.143,
yani umum. ahalinin “o 24,5i (buna 1.739.812, gayrimüslim Türkler, yani Çuvaşlar,
Nogaybekler, Kreşin Tatarlar dahildir); Gayri türk ahali, Ruslar ve saire ise
13.883.385, olup umum ahalinin “5 75,5 ini teşkil ediyor.
34) Bk. Türkiti Tarihi, s. 572-573.
35) Yine orada, «. 581.83; Yeni Türkistan mecmuası, 1927, N. 4; Horezm
türkçesinin Edil türkçesine ve türkmen lehçesine yakınlığı meselesi için bk. Türkiyat
Mecmuası, VW, 315-345.
36) Bk. Navy Vostok, N. 20-21, Moskova, 1928, 8, XILXXI,
37) Bk. Fuad Tuktar, Yeni Kafkasya, 1924, sayı, 14; Ayaz İshaki,
Türk Yurdu, 1925, sayı, 14, 8. 150,
38) Bk. Vahit gazetesi, İstanbul, 29 mart, 1931,
39) « Ortatürk » tabiri için bk. Zeki Velidi, Kısaca Türk- Tatar tarihi,
Kazan, 1913, s. 2-3; « Ortatürk » (Zentraltürken) tabiri ile müvazi olarak VW. W.
Radloff (Melanges asiatigues, tires du Bulletin de VAcadömie des seiences
de Petersburg, t. 1X, p. 87-92) « Kıpçak grupu» tabirini kullanmıştır. « Özbek »
tabirinin de geniş manasiyle « Kıpçak» tabiri yerinde kullanması için bk. Zeki
Velidi, Türkili Tarihi, 1. s. 31-36.
——
am b Gi
Haritaya dair
Haritanın metnine ait izahlar ayrı bir kâğıda basılmıştır. Bu-
rada yalnız şunu ilâve etmek isterim; bu haritanın rusca aslından
benim elimde ancak Batı Türkistan ve Kazakili kısımları bulundu ;
tam olarak “Rus Asyası,, paftaları İstanbul ve Ankarada hiç bir
yerde bulunamadı, Avrupa kütüphanelerinden getirtmek te müm-
kün olmadı. Bu yüzden Doğu Türkistanın Keriya ve Küça'dan
doğu, Cungaryanın orta ve doğu kısımları, Başkurdili ile Tatari-
lini kuzay kısımları haritamızda bulunmuyor. Tatarili parçası da
başka mikyastaki bir haritadan alınarak eklendi.
Haritaya ait düzeltmeler:
V. j: Curcâniye. V. p: Tartı (gulan)
IV. o: Khogend. IV. t: Ag-Suv
MI. m: Semergend
Bu kitaba ait düzeltme:
5. 8. aşağıdan satır 4: Argımpey (Agrippey)
S. 10. p p o 11-12: zamanında Çingiz
okunacaktır.
Al
Türkili - Bilik
(önceki unvanı: Türkistan - Bilik )
Müellif tarafından neşredilmekte olan bu seriden bugüne
kadar intişar eden eserler: .
No. 1: Die gegenwürtige Dage der Mohammendaner Russlands.
Rusya İslamlarının siyasi vaziyetine dair 1929 da Budapeşt San'at
Müzesi salonunda verilen bir konferans olup 1930 da Budapeştte
basılmıştır. 20 sahife. Fiatı: 25 kuruş.
No. 2: Bugünkü Türkistan ve yakın mazisi. 1929 - 1940 sene-
leri arasında eski harflerle Kahirede basılmış olan bu eser Türki-
linin 16. ncı asırdan zamanımıza kadar olan tarihine aittir. Bilhassa
çarlık ve sovyetler devrinde cereyan eden milli mücadele devirleri,
16. ncı asırdan zamanımıza kadar Türkilinin kültür tarihi mufas-
salen anlatılmıştır. 712 sahife. Fiatı: 5 lira.
Bu eser Türkili Tarihi, el. I, Bugünkü Türkistan ve yakın
müzisi ismi altında bu 1943 senesinde İstanbulda yeni harflerle
kaynakları gösteren ve ayrı meseleleri izah eden haşiyelerle be-
raber, yeniden ve yeni harflerle neşredilmiştir. 708 sahife olup,
iki harita, üç şecere ilâve edilmiştir. İlk tabındaki VI. ncı fasıl (s.
569-692) bu yeni tabında tayyedilmiş olduğundan kitabın Mısır
tabı ehemmiyetini muhafaza etmektedir. Kitap Essener-Verlagsans-
talt tarafından almanca olarak ta neşredilmek üzeredir.
No. 3: Onyedi Kumaltı şehri. 1932 senesinde Ankara tarih
kongresinde Türkili tarihine dair münakaşalar dolayısiyle kaleme
alınmıştır, sonunda müellifin hâl tercümesi ve neşrettiği eserlerinin
listesi bulunmaktadır. 62 sahife. İstanbul, 1934. Fiatı: 50 kuruş.
No. 4: 7929-7940 seneleri arasında Türkistanın Vaziyeti. Se-
rinin ikinci sayısının telifinden sonra Türkilinde cereyan eden 'ha-
diseleri bilhassa 1931-35 senelerinde Doğu Türkistanda cereyan
etmiş olan istiklâl mücadeleleri izah edilmiştir. 44 sahife. İstanbul,
1940. Fiatı; 35 kuruş.
No, 6: Türkili haritası ve ona ait izahlar. Bu eser, Fiatıs 1
lira 25 kuruş.
Bu seriden intişar edecekler :
No. 5: Türkiline ait bibliografi malâmat. Türkilinin tarihine
ve bugününe ait Avrupa dillerinde intişar eden başlıca eserleri,
keza Batı -ve Doğu Türkistanda tetkikatta bulunan ilmi ekspedis-
yonları ve onların neticelerini bahis mevzuu eden bu eserde ayrı
eserlerin münderecatı da anlatılmıştır.
No. 7: Türkili Tarihi, cl. 2: Bugünkü Doğu Türkistan ve yakın
mazisi. Bu eserde Kaşgariya yahut Altışehrin 16. ncı asırdan za-
manımıza kadar siyasi ve medeni tarihi, son Çagataylılar, Kal-
muklar, Khocalar, Yakub Bek ve son istiklal mücadelesi mevzuudur.
No. 8: Timür ve Timürlüler devrine ait bazı minyatürler ve
onlara ait izahlar. Bilhassa Sir Thomas, Arnold, ArthurU
Poppe, L.Binyon ve Basil Gray ve Diez gibi islam, iran
ve türk san'at tarihi mütehassıslarının eserlerinden ve daha neş-
redilmemiş bazı yazmalardan alınan bazı minyatürler hakkında
izahatı muhtevidir. Timürün cülüsünü, Altın orda seferini ve İzmi-
rin fethini gösteren ve 1467 de vücuda getirilen boyalı resimler,
Baysungur Mirza akademisinde 1430 da vücuda getirilen boyalı
resimlerden iki tanesi münderec bulunacaktır.
No. 9: Resimlerde Türkili. Bu eser müellifin 20 senedenberi
Türkilinin tarihine, etnografisine, tabiatine ait topladığı resimler-
den 600 kadarını, mehazlar gösterilmek üzere, izah edilmiş ve
münderecatına göre siralanmıştır. Bilhassa Ortaasya Türklüğünün
kültür hayatına, sanata ait resimler mühimdir. Bazı resimler de
boyalı olacaktır. Şimdiye ülküdaşlarımızdan birisinin himmetiyle
himmetiyle 355 tanesinin klişesi yapılmıştır.
Bu eserlerin satıldığı yerler :
İstanbul, Ankara caddesi, No. 97 Zaman Kitabevi. Üniversite
caddesi, No. 25 Adnan Kitabevi. Mısırda: Mektebettüt - Ticariye,
Şârii Muhammed Ali, Kahire; Budapestde: Dr. Alimcan Tagan,
Magyar Neprajzi Muzeum. Könyves Kalman krt. Budapest, X.
Almanyada: Bucchandlung Otto Harrassowitz, Ouerstrasse, 14.
Leipzig.
Alâeddin Kıral Basimeyi.
İSTANBUL
HARİTAYA AİT İZAHAT X
Bu haritada Ortaasyanın coğrafi isimleri: Rus haritalarına göre tertip olu-
nan avrupa haritalarının hilâfına olarak, rusça değil yerli türkçe şekillerinde ve
uzun mesai neticesinde tesbit edilmiştir. Rusça isimler yerli Türklerce de maruf
ise (Krasnovodsk, Uralsk, Gur'yev v. 5.) kerre içerisine alınarak yazılmış, değilse
(Wernıy, Petro-Aleksandrovsk. v. 8.) hiç yazılmamıştır. Sıradağların, cümudiyele-
rin, zirvelerin rus çar, general ve âlimerine atfen verilen isimleri Sovyet devrinde
bir daha değiştiğinden onlar da hiç yazılmamış, yalnız yerli isimler konulmuştur.
Tarihi şehirler harabe halinde ise «kh» işaretiyle (Balkh, Merv, Balasagun, Etil
v. 8.), bugün başka isimler altında yaşıyorlarsa eski isimleri kerre içine alınarak
gösterilmiştir. Bu itibarla haritamız tarihidir. Diğer taraftan haritada türk uruk
isimleri de gösterilmiştir. Coğrafi, tarihi ve etngrafi isimler Ortaasya Türkleri
tarafından nasıl söyleniyorsa o şekilde yazılmıştır. Bu şivelerde eski İran dillerin-
den kalan isimlerin teleffuzunda ses uyumuna riayet edilmiyor. Keza kalın ve in-
ce kelime ve eklerin birleşmesinden hasıl olan mürekkep adlarda ihce sesli ekten
önce gelen kalın sessiz harfler de hiç değişmiyor; sağır kâf da mühim rol oynuyor.
Bu yüzden biz kalın. Sı oradaki Jâtin alfabelerince kabul edilen «O» ile, £
ve V i de «Kh» ve «N» işaretleri ile yazdık. Khogeld (48 5), Khokend (445),
Garşı, Derşi,Kerşi Gernep, Kernep, Cılgindi, Gazagili, Agedil, Oirger, Ayıgöni, ke-
limelerini sadece Karşı, Kerşi, Kernep, Cılkindi, Kazakili, Akedil, Kırker Ayıköni
şekillerinde yazarsak ora şivelerine uymaz ve iltibas hasıl olur. Ortaasya isimle-
rini oranın yerli türk şiyelerince kabul edilen «O» ile yazmak yeni neşrolunan Av-
rupa kitap ve haritalarına da girmiştir (bk, meselâ Olzseha - Cleinöw,
Tarkestan, Leipzig, 1942 ve haritası). Türkçe isimlerin avrupa haritalarına rusça-
dan geçen yanlış şekilleri (meselâ Usbek, Kaysak, Uzboy, Ust-Urt, her yerde teker-
rür eden kul, kurgan v.s.) yerine ancak doğrusu (Özbek, Oaza, Özboy, Üsteyurd
köl, gorgan) yazılmıştır. Haritada memleket ülke ve vilâyet sınırları 1918 senesi
vaziyetini gösterir, çünkü Türkili Türklerinin milli iradeleri ancak 1917.18 sene-
lerinde az çok hürriyetle yüze çıkarılabilmiştir. Türkilinin Rusya ile olan sınırı da
1918 ağustosunda Kazakili ve Başkurdili hükümet azalarının Samara «Müessisler
Meclisi» (Uçreditelnoye Sobranye) hükümeti nezdinde toplanarak kabul ettikleri
karara göre göstarilmiştir. Türk nufusunun “6 nisbetine göre tayin edilen bu
hududa Başkurdilinin ve Kazakilinin Ruslar çokluk eden şimali kısımlarındaki
bazı mintakaları girmemiş, keza Tatarili ve Altay sınır dışında bırakılmıştı. Harita
Rusların en ciddi ilmi haritası olan 4200000 mikyaslı resmi «Rus Asyası» haritası
8sas tutularak tertip edilmiştir, bu cihetten tül çizgilerinin mebdei Pulkov'tur.
İsimler yerli şivelerde yazıldığı halde yanlarındaki izahlar garp türkçesinde ya-
pılmıştır, bu yüzden bazı parellelizm görülür; Köl—göl, tav—dağ, gum—çöl, gudug —
kuyu, art—geçit demek olduğu halde Ulustav dir. (—dağı), Sagar-gudug k.(Skuyusu),
Turug-art gç. (geçidi), Zaysan-köl g. (—gölü), Oara-gum çölü tabirleri bulu-
nuyor. Maamafih maruf isimler için «Khazar Tehigizi denizi», «Isıg-köl gölü» denil-
meden sadece Khazar Denizi, Isig göl denilmiştir.
alemi ide
Mü si
pi isay Dali
ça İf